- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Dr. Selim Erdoğan Büyük Taarruzun 98'nci yıllında merak edilen soruları ve taarruzun başarısını anlattı. İşte Aydınlık gazetesiyle gerçekleştirdiği sohbettten başlıklar.
26 Ağustos cesaretin olduğu kadar, planlamanın, stratejinin, sabrın ve doğru zamanda doğru adımı atmanın zaferidir. Milli Mücadele'nin sadece cephelerden ibaret olduğunu söylemek de bu mücadeleye haksızlık olur. Cephede verilen savaş kadar birde sabırla, akılla, vizyonla masa başında verilenkısmı vardır. Milli Mücadele'nin özellikle Sakarya Zaferi'nden 26 Ağustos'a kadar geçirdiği 11 aylık sürecin anlatılması gerekir. Mağrur İngilizlere, Fransızlara ve İtalyanlara diz çöktürdüğümüz zamandır bu zaman. Sovyetlerle, Misak-ı Milli'den taviz vermeden işbirliği geliştirdiğimiz bir dönemdir bu dönem. 26 Ağustos resmi hepsinin özetidir.
En kodlayıcı genel bir ilkeyi hatırlamalıyız: Taarruz eden kuvvetin, müdaafaa yapan kuvvetten iki misli fazla olması gerekiyor. Türk Ordusu, Sakarya döneminde bu koşulu ne in-san sayısı bakımından ne silah gücü bakımından sağlamıyor.Sakarya'da biz taarruz ettik ama bu bir genel taarruz değildi.
Tekalif-i Milliye ile toplanan erzağın bir kısmı elde tutuldu, bu taarruza hazırlık içindi. Ayrıca Sakarya Zaferi'nden sonra bir Sad Taarruz Planı vardır. Yunanlıları yendikten sonra hemenbir taarruz gerçekleştirmeye yönelik. Ama ge-rek bizim de yıpranmış olmamızdan gerekse baş-ka faktörlerden ötürü bu yapılamadı. Burada za-ten henüz ordumuzun taarruz oyuncusu anlaşılmış oluyor. Kara Vasıf'ın Meclis'te yaptığı birkonuşma vardır; "Ben de askerim bilmez miyim, biz yüzyıllardır taarruz edememişiz, yine ede-meyiz." Mustafa Kemal Paşa her ne kadar bunu reddetse de gerçek durumu bilmektedir.Ancak 11 aylık süreçte Türk Ordusu ciddi bireğitimden geçirilir. Mekkare Kollarındaki çavuşlara kadar bu eğitim geliştirilir. Konya'da birtopçu eğitim merkezi kurulur, bence 26 Ağus-tos'ta Türk Ordusu zaten olduğu eğitim-le, taarruza hazırdı. Hatta iddia ediyorum, 26Ağustos'ta dünyanın hiçbir ordusu Türk Ordusukadar taarruza hazır değildir. Karşısında Yunanordusu değil İngiliz ordusu olsa da zafer kazanılırdı.
Ne diyor Mustafa Kemal, bir gün benim sözlerim bilimle çelişirse bilimi seçin. Bir konu da, askeri deha. Yunanlıların da Balkan Savaşlarından savaş tecrübesi var ama butecrübe Türk Ordusu'nun Cihan Harbi tecrü-besiyle boy ölçüşemez. Türk Ordusunun Yunanlılara kesinbir üstünlüğü vardır.
26 Ağustos cesaretin olduğu kadar, planlamanın, stratejinin, sabrın ve doğru zamanda doğru adımı atmanın zaferidir. Milli Mücadele'nin sadece cephelerden ibaret olduğunu söylemek de bu mücadeleye haksızlık olur. Cephede verilen savaş kadar birde sabırla, akılla, vizyonla masa başında verilenkısmı vardır. Milli Mücadele'nin özellikle Sakarya Zaferi'nden 26 Ağustos'a kadar geçirdiği 11 aylık sürecin anlatılması gerekir. Mağrur İngilizlere, Fransızlara ve İtalyanlara diz çöktürdüğümüz zamandır bu zaman. Sovyetlerle, Misak-ı Milli'den taviz vermeden işbirliği geliştirdiğimiz bir dönemdir bu dönem. 26 Ağustos resmi hepsinin özetidir.
En kodlayıcı genel bir ilkeyi hatırlamalıyız: Taarruz eden kuvvetin, müdaafaa yapan kuvvetten iki misli fazla olması gerekiyor. Türk Ordusu, Sakarya döneminde bu koşulu ne in-san sayısı bakımından ne silah gücü bakımından sağlamıyor.Sakarya'da biz taarruz ettik ama bu bir genel taarruz değildi.
Tekalif-i Milliye ile toplanan erzağın bir kısmı elde tutuldu, bu taarruza hazırlık içindi. Ayrıca Sakarya Zaferi'nden sonra bir Sad Taarruz Planı vardır. Yunanlıları yendikten sonra hemenbir taarruz gerçekleştirmeye yönelik. Ama ge-rek bizim de yıpranmış olmamızdan gerekse baş-ka faktörlerden ötürü bu yapılamadı. Burada za-ten henüz ordumuzun taarruz oyuncusu anlaşılmış oluyor. Kara Vasıf'ın Meclis'te yaptığı birkonuşma vardır; "Ben de askerim bilmez miyim, biz yüzyıllardır taarruz edememişiz, yine ede-meyiz." Mustafa Kemal Paşa her ne kadar bunu reddetse de gerçek durumu bilmektedir.Ancak 11 aylık süreçte Türk Ordusu ciddi bireğitimden geçirilir. Mekkare Kollarındaki çavuşlara kadar bu eğitim geliştirilir. Konya'da birtopçu eğitim merkezi kurulur, bence 26 Ağus-tos'ta Türk Ordusu zaten olduğu eğitim-le, taarruza hazırdı. Hatta iddia ediyorum, 26Ağustos'ta dünyanın hiçbir ordusu Türk Ordusukadar taarruza hazır değildir. Karşısında Yunanordusu değil İngiliz ordusu olsa da zafer kazanılırdı.
Büyük Taaruzun Matematiği
İsmet Paşa'nın kendisi de bir topçu subayı yanında topçu müfettişiyle birlikte çalışıyorlar, Sakarya Meydan Muharebesindekullanılan topların gereğinden fazla mühimmatharcadığını görüyorlar. Bakıyorlar ki bu topların hepsinin yiv aşınmış aşınmış.Topların fabrika ayarlarında menzillere göre atış yapar, subayların elinde buna göre bir cetvel vardır. Ama toplar eskidiği için atış menzillerini tutturamıyor. Bundan üstündençular daha fazla tanzim atışı yapmak zorunda kalıyorlar. Böylece gereğinden fazla cephane harcanıyor. İsmet Paşa yemek, eldeki üstler yenilenemeyeceğine göre, yol kaldırıp biryere götürüyor, orada atışıp yeni bir menzil cetveli çıkartarak topçulara veriyor. Artık topçular bu yeni cetvellere göre atış yapıyor. İşin içerisine matematik giriyor. Yoksulluğunyoksunluğu, matematikle, bilimle aşılıyor. Büyük Taarruz'da, Sakarya'da kullanılan mühimmatın yarısıyla Yunan mevzilerini cehenneme çeviriyor topçumuz.Ne diyor Mustafa Kemal, bir gün benim sözlerim bilimle çelişirse bilimi seçin. Bir konu da, askeri deha. Yunanlıların da Balkan Savaşlarından savaş tecrübesi var ama butecrübe Türk Ordusu'nun Cihan Harbi tecrü-besiyle boy ölçüşemez. Türk Ordusunun Yunanlılara kesinbir üstünlüğü vardır.
Sad Taarruz Planı
Bu planın adı Sad Tarruz Planı'dır. Büyük Taarruz'da hiçbir şey kumar masasına yatırılmış gibi riske edilmiş değildir. Bakın, Sakarya Zaferi'nin kazanılmasının hemen ardından, birlikler düzenlenir, komutanlar alır ve başkomutanla, Genelkurmay Başkanıyla, Batı Cephesi komutanlığıyla bunlar arasında bir rapor sil silesi başlar. Bu plan, ordu komutanlarının hatta kolordu komutanlarının habercilerinde. Yakup Şevki Paşa'nın itirazları da taarruz planının yeri değil taarruzun yapılacağı yere ilişkindir. Taarruz için 3 yer bir çıkmaktadır; Eskişehir, Döğer Hattı ve Afyon'un güney kesimi. Yakup Şevki Paşada taarruzun Afyon'a yapılması yanlısıdır, ama bunun kendi cephesinden yapılmasını ister, yani Döğer tarafından. Ama Paşa'nın göz ardı ettği nokta şudur, Paşa'nın önerdiği coğrafya yayvan bir yapıya sahip. Taarruz gücü daha az hırpalayacak bir yer bulmak için derinliği çok fazla. Karşımıza sürekli yeni müşteriler çıkabilirdi. Kalecik Sivrisi ile Tokluk Sivisi bölge ise çok sarp ancak esaslı birtopçu ateşiyle mevzilerin dağıtılmasına ve düş-manın kuşatılmasına daha uygundu. Yani ilk dar-beden sonra sonuç alması çok kolay. Üstelik Fahrettin Paşa komutasındaki süvarilerle, cephe birkez yarıldıktan sonra düşmanı kuşatıp imha daha etmesi mümkün hale geliyor. Bu açıdan asıltaarruz bölgesi doğru seçilmiştir.Ayrıca Mustafa Kemal Paşa'nın 30'ar kişidenoluşan bir de akıncı müfrezeleri planı var. Bunları cephe gerisinde faaliyet gösteren İbrahim Ethem Bey gibi, Parti Pehlivan gibi müfrezeler, düş-manın ikmal hatlarını vuracak ve cephe gerisinde asayiş problemi yaratacaklar.Bu görevide başarıyorlar, Yunanlılar sır arkasına alaylar takmak zorunda kalıyor.Yakup Şevki Paşa askeri analizlerinde-lar'ın yok. İsmet Paşa, taarruz planını komutanlaraaktarırken, Sad Taarruz Planını en ince ayrın-tılarına kadar anlatıyor, şey programı. Düş-manın ilk hatları alındığında ihtiyatta tutulankolordunun ikinci hatlara taarruz, ilk taarruz grubu ihtiyata alınmasını, düşmanın ne zamannereden ikmal ve takviye yapacağı ve bunun na-sıl önleneceği vs. bu kadar herkes bu plana ik-na oluyor zaten. Bence Yakup Şevki Paşa'nın taarruzun kendi cephesinden uygulanmasını istemesibir görev aşkıyla açıklanabilir ve takdir edilmesigereken bir olay.Büyük Taarruz Başkomutan Atatürk'ün Eseridir
Bakın, İstiklal Savaşı koşullarında, bir kolorduya komuta etmek, 27 tabura ve bağlı birliklerine komuta etmek demektir. Ordu komutanlığında ise iki kolordu var. Neredeyse 100 bin kişiye komuta edeceksiniz. Bu donanıma sahip komutan bulmak zor. Yani sırf paşa diye alıp başına koymak olmaz. Kütahya- Eskişehir Muharebeleri sırasında ipler iyice gerilmiştir, Refet Paşa bir zincir, Genelkurmay Başkanı olmak ister. Fevzi Paşa hem görevi bu hem de Milli Savunma Bakanlığını yürütmektedir. Onun bakanlığa dönmesini kendisinin de Genelkurmay'ın Başına geçmesini istedi. Mustafa Kemal Paşa, Refet Paşa'nın yüzüne karşı söyler, “Yoksa siz Genelkurmay Başkanı olmak mı istiyorsunuz, biz sizi yeterlilikte görmüyoruz” der. Yani 1. Orduya komuta edilecek donanımda bir insan bulunamadı için merkez ordusu komutanı Nurettin Paşa mecburen bu göreve getirilir. Büyük Taarruz'da şu da Nurettin Paşa'nın eseridir diye bir şey gösteremezsiniz aslında bu orduya taarruz sırasında doğrudan Başkomutan komuta oyununda.Kaynak: Aydınlık Gazetesi
1. dünya savaşı
anadolu
atatürk
bilinmeyen tarih
emperyalizm
genelkurmay
kurtuluş savaşı
Kuvayı Milliye
milli mücadele
mustafa kemal
savaş
tarih yazıları
Tekâlif-i Milliye
Yunanistan
- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar
Yorum Gönder