BOZKIRI YEŞERTEN KÖY ENSTİTÜLERİ



BOZKIRI YEŞERTEN KÖY ENSTİTÜLERİ

          Çevrimiçi olarak Aydınlanma üzerine hazırladığımız dergimiz ile Anadolu köylüsünü aydınlatma projesi olan Köy Enstitülerinden bahsetmemek olmazdı. Cumhuriyet’in kurduğu bu okullar Anadolu'ya köylere bir aydınlanma seferberliğinin bir ürünüydü.


         Cumhuriyetin ilk zamanlarında dahi M.kemal öğretmenlerle görüştüğünde ‘’Cumhuriyet sizden fikri hür vicdanı, irfanı hür nesiller ister.’’ Sözü de aslında Cumhuriyetin Öğretmenlerle eğitim yoluyla  aydınlanmanın geleceğini düşündüğünü gösteriyor.

ÖZGÜR BİREY YETİŞTİRME PROJESİ

           Yıkım ve savaşlar içinde harap düşmüş Anadolu'nun imarı Cumhuriyet sayesinde yapılıyordu. Cumhuriyet demek aydınlanma demekti.Çünkü cumhuriyetin esası birey olarak aydınlanmak üzerine kuruluydu.Önce özgür düşünen baskı altında kalmayan sorgulayan bireyler yetiştirilmeliydi. ‘’düşünen üreten ve aydınlanan aydınlatan bir genç kuşak yaratılmalıydı. Köylerde cumhuriyet ilan edilmesine rağmen hala feodal düzen devam ediyordu. Cumhuriyet ise ancak bu eski gerici feodal anlayışı yıkarak kazanabilirdi. Bu nedenle köy çocukları köylerinden alındılar ve enstitülerde sanattan tarıma ve pozitif bilimler ile sorgulayan bir eğitimden geçirildiler.enstitüler öncelikle hayatın pratiğine uygun tasarlanmıştı. Çünkü hayat az zamanda çok iş yapmayı dayatıyordu. Bu nedenle öğrenciler hem eğitimci hem modern tarım tekniklerini bilen bir ziraat mühendisi, hem sağlık konusunda bilgisi olan bir insan hemde sanat bilen bir aydın bir birey haline getirilmeyi hedeflediler. Bu sayede köylere hem bolluk, hem şifa hemde eğitim gelecekti.eğitimin sonunda öğrenciler köylerine aydınlanmacı bir Cumhuriyet neferleri olarak geri dönecekti. Hepsi köyünün önderi olacaktı. 

          Köhneleşmiş düzenin eğitimi yerine kız ile erkeğin bir arada eğitim gördüğü karma eğitim görülüyordu. Birey olabilmenin ilk özelliği bağımsız karar verme ve yapılan işi sorgulamaktı.bu kurumlar tamda bu işlevi görüyordu. Her gün sabah sporu ve ulusal oyunlarla başlayan gün kitap okuma saati ve ders saati ile devam ediyordu.öğrenciler bu okullarda yılda en az 25 klasik eser okumak zorundaydı. Bu amaçla H. Ali  Yücel’in çevirttiği 500 dünya klasikleri ve binlerce kitap kütüphanedeydi.

 TÜKETEN DEĞİL ÜRETEN NESİL 

        Öğrenci hazır tüketen değil üretendi. Kendi okul binalarını dersliklerini tiyatro amfilerini yaratandı. Bu nedenle bozkırdan bir vaha bir medeniyet nasıl yaratılır bunu biliyordu.  Hasanoğlan yüksek köy enstitüsünü kurarken şiarları ‘’ bozkırı yeşerteceğiz! Ocaklar tüttüreceğiz!’’ idi.   inşa etme misyonunu koymasıydı. Bu misyonla öğrenciler elleriyle ne harikalar yapacaklarını fark ettiler. Sadece inşa etmeyi değil köhneleşmiş düzenin eğitiminin yıkıldığı bir eğitimden yaratacaklardı. Bu eğitimde her şey sorgulanmalı ve tam deneyimli bir bireye yetiştirilmeliydi. Bu birey bir yandan tüm halk oyunlarını da bilen , kayak veya keman saz çalabilen sağlıkta da bilgili tarım bilen pozitif ilimlerle beslenmiş sorgulayan tartışan ve eleştiren bir eğitimdi. Bu eğitimde öğrenci ve öğretmen okulun tüm ihtiyaçlarını el birliğiyle karşılıyor. Bu iş birliğini eksik yapan veya aksatan cumartesi toplantıları olarak adlandırılan (eleştiri- özeleştiri toplantıları da denir ) toplantılarda tüm okulun önünde eleştiriliyor veya savunma veriyordu. ( hatta öğrenciler müdürü eleştiriyor müdürler cevap veriyordu) öğrenci yönetilen değil okulun yöneticisi olmuş oluyordu. Bugün bile Üniversitelerde öğrencilerin sahip olamadığı bir uygulamaydı.

         Cumhuriyetin görevi aklı özgürleştirmekti. Akıl özgürleşmeliydi ki ağanın efendisinin kölesi olmayan bir toplum kurulabilsin. Cumhuriyet demek halkın egemenliğiydi . Özgür olamayan halkta ne cumhuriyeti yaşatabilirdi ne de kendini yönetebilirdi. Bu nedenle Cumhuriyet özgür bireyler yetiştirmeli aklı özgürleştirmeli aydınlanmayı önüne birinci görev olarak koymuştu.
Köy enstitüleri cumhuriyetin ve devrimlerin eksiklerinin giderilmesi başarıya ulaştırılması cumhuriyetin ve millet olmanın getirdiği özgür bir yurttaş yetiştirmenin bir ürünüydü. Çünkü cumhuriyet yetiştirmek istediği çağdaş özgür bir yurttaş ile yükselecek ve etrafını aydınlatacaktı. Enstitülerin en büyük görevi %80 i köyde yaşayan ve hala devrimlerden nasibini alamamış insanlara tarımda modernleşmeyi öğretebilecek bir model yetiştirme misyonu eklemlemişti.
Bugün bize anlatılan aydın profilinden bambaşka bir aydın profili öğretiyor. Anadoluyu bilmeyen bir aydın tipinden Anadoluyu anlayan aydın tipine...

        Köy çocuklarını köylerinden alıp en yakın köy enstitüsüne alıp burada parasız ve karma öğretimle kitap okuyan piyano çalabilen kendini ifade edebilen tartıştıran ama onu  geldiği hayatın gerçekliğinden de koparmayan ona hayatın içinde karşılaşabileceği tüm zorluklarla baş etmeyi öğreten bir eğitim yuvasıydı.

ANADOLU BOZKIRI EĞİTİMLE YEŞERİYOR

        Enstitülerin ilk amacı cumhuriyetin kurulmasına rağmen %80 oranında köy yaşantısına dokunamayan bir durum söz konusuydu. Cumhuriyetin kurucuları buna bir çözüm bulacaktı. Bu çözüm ise dünyada bir ilk olacak bir uygulamaydı. Öğrenciler ilk kez hem okuyacak hem üretecek hem sorgulayacak bir öğrenci yetiştirecekti.  Bunu şöyle formül-ize ediliyordu. ‘’ üretim içinde eğitim eğitim içinde öğretim ‘’ hayatları köy ve çevresi şeklinde yaşayan köy çocukları hem gerçek  hayattan kopmayacak ama hiç görmediği sanatlarla tanışacak. Parmaklar piyanoya  değecek kimileri heykel tıraşlığı öğrenecek kimileri ise yazar olacak bu çocuklar. Hedef bozkırı yeşertmekti. Anadolu bir bozkırdı ve yeşermeliydi. Yıllarca toprakları işlem görmemiş bir bakir topraklardan oluşmaktaydı. Ama cumhuriyetin aydınlanma seferberliği ile bu köy çocukları bozkırı yeşertecekler inşa edecekler ve toplumu aydınlatacaklardı. Sadece toplumun aydınlatılmasıyla kalmayacaktı. Anadolu'nun bozkırı bu öğrenciler ile tarımda ve sağlıkta öğrendikleriyle de gelişecek tarım iyileşecekti.

          İlk kazmalar vuruldu. Türkiye 21 bölgeye ayrıldı ve bu 21 bölgede köy enstitülerinin temelleri atıldı. daha sonrasında da köy enstitülerinin öğretmen ihtiyacını karşılamak için Hasanoğlan köy enstitüsünün temelleri atıldı.büyük bozkır yıllarca bakir topraklara ilk kez bu köy çocukları kazmayı vurdu. Artık bu bozkır topraklar bir medeniyetin yükseltecekti ve bunu küçük yaştaki bu çocuklar elleriyle inşa ediyordu. Okulun en büyük misyonu da bir insana
Enstitüler öyle rahatsızlık yaratıyordu ki köylünün bilinçlenmesini istemeyenler eski feodal sistemin savunucuları ağaya  üfürükçüye inanılmayacak köylü aydınlanırsa karşı koyacak düşüncesiyle enstitüleri komünist  yetiştiren yer olmakla, karma eğitimden dolayı ahlaksızlık yuvası olmakla suçladılar.İsmet İnönü  ise eleştirenleri‘’ feodal sistemle idare edilmek istenenler ilköğretimi istemezler ‘’ diyordu. Bu nedenle de mecliste hep savundu. 1954'le başa gelen Demokrat Parti ise köy enstitülerini tasfiye edip kapatacaktı.

        Ama yarattığı bilinç ve kültür bugün hala bile bizleri yetiştiren aydınlatan aydınları yetiştirdi. Bugün hala özlemini duyulan sorgulayan tartıştıran, eğitim sistemi  bulunmazken Cumhuriyet Devrimleri zor şartlar altında yoktan var edebildi. Bugün de aynı eğitim sistemini oluşturmakta aslında bizlere düşen bir görevdir. Bu nedenle Cumhuriyete , Devrimlerine ve Aydınlanmacı birikimine sahip çıkmak temel meseledir.

Köy Enstitüleri Ziraat Marşı

Köy Enstitüleri Belgeseli

Hasan Ali Yücel  (Milli Eğitim Bakanı Köy enstitülerinin fikir babasıdır. Ayrıca şair Can yücel'in babasıdır.) öğrencilerle sohbet ediyor. 


kayak yapan öğrenciler

   spor dersi yapan kız öğrenciler
                           
                                         
 köy enstitülerinin amblemi
                                       
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Nutuk Dergisi'ne aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü Dergi ismi kullanılmadan kesinlikle yayınlanamaz.                                                        

Yorumlar