- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
AVRUPA
(BİRLİĞİ) BÜTÜNLEŞME SÜRECİ VE SORUNLARI
Günümüz dünyasında iki paradoksal
gelişme kendini göstermektedir. Bunlardan ilki mikro milliyetçilik temelinde
bölünme ve bölgesel düzeyde birleşme hareketleridir. Mikro milliyetçilik
temelinde parçalanmalara örnek olarak Avrupa’da Yugoslavya’nın, Çekoslovakya’nın
ve Irak’ın parçalanmasını gösterirsek; bölgesel bütünleşmelere de ABD
öncülüğünde NAFTA, Japonya’nın başını çektiği ASEAN ve en önemlisini de
Avrupa’nın başını çektiği AB’yi göstere biliriz.
Avrupa
Bütünleşmesinin Fikri Temelleri
Avrupa bütünleşme süreci tarihi
bir geçmişi vardır. Bu tarihi 400 yıllık bir geçmişe dayandırabiliriz. Avrupa’yı
birleştirmek için kanlı bir tecrübe olarak da Hitler ve Napolyon’un
girişimlerini örnek gösterebiliriz. En son yaşanan Hitlerin kanlı bir şekilde
Avrupa’yı birleştirme girişiminden sonra kuvvet yoluyla Avrupa’yı
birleştirilmekten vazgeçilmiştir. Avrupa’yı gönüllülük esasında birleştirmek
üzerinde düşünülmeye başlanmıştır. Bu gönüllük esasında birleştirilmesinin de
tarihte geçmişi vardır. 1623
yılında Emeric Crucé, Avrupalı devletler arasındaki sorunları çoğunluk
kararıyla çözmeye yönelik olarak hükümdarların elçilerinden oluşan bir meclisin
sürekli toplantılar yapmasını önermiştir. Yine William Penn 1693 yılında,
“Avrupa’nın Şimdiki ve Gelecekteki Barışı Üzerine Deneme” adlı eserinde, bir
Avrupa Parlamentosunun kurulmasını ve bu Parlamentoya Rus ve Osmanlı
temsilcilerin de katılarak sorunları konuşup çözüme bağlamalarını önermiştir.
Fakat bunlar 2 Dünya Savaşı olana kadar uygulanmamıştır ve savaştan sonra bu
fikirler değişmeye başlamıştır.
AB Mimarisinin
Temeli: 1951 AKÇT
Savaş sonrası Avrupa da bir
taraftan NATO ve Varşova Paktı arasındaki bölünmüşlük bir taraftan savaşların
yıkıcılığı karşısında ekonomik işbirliği doğrultusunda birleşmeye zorlamıştır.
Almanya’nın tekrar silahlanacak olması Fransa içinde bir tehdit
oluşturmaktaydı. Fransa bunun için bir çözüm üretme çabası içine girdi. 1950’de
Fransız Planlama Dairesi başkanı Jean Monnet, dışişleri bakanı Robert Schuman’a
Fransa’yı söz konusu dilemmadan kurtaracak olan çalışmasını sundu. Fransa
Dışişleri Bakanı Schuman sonradan kendi adı ile “Schuman Planı” olarak
literatüre geçecek olan planı ilan etti.
Bu plana göre, iki önemli temel
savaş girdisi durumundaki Kömür ve Çelik, ülkelerin temsilcilerinden oluşan ve
fakat milletler üstü niteliğe sahip ortak bir kurulun yetkisine bırakılacaktı.
Bu plan doğrultusunda Avrupa’yı birleştirecek savaşı önleyecek bir adım atılmış
oldu.
Bu atmosfer içerisinde, 1951
yılında Paris’te Fransa, Almanya, Hollanda, İtalya, Belçika ve Lüksemburg
Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) Antlaşmasını imzalayarak, 1952’de
yürürlüğe girmesini kararlaştırdılar24. İşte bu antlaşma ile birlikte günümüzde
Avrupa Birliği (AB) olarak ortaya çıkan ve Avrupa’nın tarihinde hiçbir zaman
benzerine rastlanmamış derecede derin ve ileri bir işbirliği düzeyini ifade
eden Avrupa bütünleşmesinin temeli böylece atılmış oldu. Ama unutmamak gerekir
ki, söz konusu olan henüz sadece kömür ve çelik gibi iki metada işbirliğini
düzenleyen bir ekonomik antlaşmadır.
Avrupa Ekonomik
Topluluğu’nun Doğuşu: 1957 Roma Antlaşması
AKÇT’nin başarısıyla genişleme
kararlaştırıldı ve 1957 Roma Antlaşmasını imzaladılar. Bu antlaşma ile birlikte, Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu ile
ortak ticaret ve gümrük politikası tesis etmeyi amaçlayan Avrupa Ekonomik
Toplulukları Antlaşmaları gerçekleştirildi. Böylelikle bir uluslararası örgüt
olarak Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ortaya çıkmış oldu. Atom enerjisi
alanında her türlü işbirliğini amaçlayan Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (EURATOM)
ve ekonomik bütünleşmeyi amaçlayan Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) şeklinde iki
örgüt daha kurmuşlardır. Bu iki yeni örgütte de esas itibariyle AKÇT’nin örnek alındığı
ve her iki örgütte de “uluslarüstü” karakteristiğin benimsendiği dikkat çekmektedir.
1963 yılında İngiltere AET’ye
katılma başvurusunda bulundu. Bu
Avrupa’nın birleşmesi için önemli bir adımdı Fakat Fransız cumhurbaşkanı Gaulle
muhalefet ederek bu adımı sonuçsuz bırakmıştır. 1967’de olmak üzere iki defa İngiltere,
Danimarka ve İrlanda’nın AET’ye giriş müracaatlarını veto etmesinden dolayı akim
kalmıştır.
Gaull Fransa’sı, 1960’lı yılların
ortalarına doğru, AET organlarının “uluslarüstü” statüsü ve oy çokluğu ile
karar alınabilmesini AET’nin, salt ulusal egemenlik alanına giren konulara da burnunu
sokabileceği gerekçesini öne sürerek bir müddet toplantılara katılmamıştır.
“Boş Sandalye Politikası” kavramı ile Avrupa bütünleşme literatürüne geçen bu
tutum, örgütü bloke ederek, Avrupa bütünleşme çizgisinde derinleşme boyutunda
ilk ciddi krizin yaşanmasına sebep olmuştur. Daha sonra önemli kararların
oybirliği ile alınması benimsenerek, derinleşmeyle ilgili bu ciddi kriz
aşılabilmiştir.
1965’te imzalanan ve 1967 yılında
yürürlüğe giren Füzyon Antlaşması ile AKÇT, EURATOM ve AET organları tam olarak
tek bir çatı altında birleştirilerek Avrupa Topluluğu’nun (AT) kurulmuştur.
Fransa’da, de Gaulle’ün siyaset
sahnesinden çekilerek AET genişlemesinin önündeki engelin kalktığı bir
dönemde36 ekonomik alanda gerçekleşen oldukça başarılı işbirliği de değerlendirilerek,
işbirliği alanlarını siyasal alanı da kapsayacak şekilde genişletmek kararı alınmış
ve 1970’te Avrupa Siyasal İşbirliği Antlaşması (ASİA) imzalanmıştır.
İngiltere, Danimarka ve İrlanda
ile katılım antlaşması imzalanarak 1 Ocak 1973 tarihinde bu ülkeler AET’ye üye
kabul edildiler. Böylece, AET kuruluşundan beri ilk önemli genişlemeyi
gerçekleştirerek üye sayısını dokuza çıkardı. Bu genişleme Avrupa bütünleşme
sürecinde altı çizilmesi gereken önemli bir kilometre taşı anlamına
gelmektedir. 1981 yılında Yunanistan ile katılım müzakereleri sonuçlanarak bu
ülkenin tam üyesi olması ile birlikte AET ikinci genişlemesini yaşamıştır.
Global Parametrelerde
Değişim Eğilimine Bir Cevap: 1986 Tek Senet Antlaşması
1975’ten itibaren hükümet ve/veya
devlet başkanlarından oluşan Konseyin oluşturularak özellikle siyasal alanlarda
kriz çözücü ve istikrar sağlayıcı bir mekanizma haline getirilmesini de
bütünleşme ile ilgili yine önemli bir gelişme olarak kaydetmek gerekir. 1979
yılında Avrupa Parlamentosunun doğrudan seçimlerle oluşturulmasını ve Topluluk
karar alma mekanizması içerisindeki etkisinin arttırılmasını, Avrupa halkları
arasında Avrupalılık ortak bilincinin güçlendirilmesi ve Topluluğun siyasal
meşruluğuna katkıda bulunucu etkileri itibariyle önemli bir gelişme olarak
saymak gerekir.
1985’te AET yeni bir konsept üzerinde mutabık kalarak
1986’da Avrupa Tek Senet Anlaşması’nı (ATSA) imzalamıştır. Aynı yıl İspanya ve
Portekiz de AET’ye katılmışlar ve üçüncü büyüme gerçekleşmiştir. 1986’da imzalanıp 1987’de yürürlüğe giren
Avrupa Tek Senet Antlaşması, Avrupa bütünleşme süreci bakımından büyük önem
taşımaktadır. Avrupa bütünleşme sürecinde önemli kilometre taşlarından biri
niteliğindeki bu antlaşma ile ekonomik boyutta Avrupa iç pazarını kurmak hedeflenmişti.
Bu iç pazar her türlü mal, emek, sermaye ve hizmetlerin hiçbir engelle
karşılaşmaksızın, bütün üye ülke pazarlarında serbestçe hareket edebildiği
bütünleşmiş bir tek pazarı oluşturmayı ana amaç edinmişti. Avrupa İç Pazarını
kurabilmek için emek, sermaye, mal ve hizmetlerin hiçbir fiziki ve teknik
engelle karşılaşmaksızın serbestçe dolaşabilmeleri amaçlanmaktaydı.
Avrupa bütünleşmesi ile ilgili bu
önemli yeni açılımlarla birlikte günlük dilde ve literatürde Avrupa Ekonomik
Topluluğu (AET) tanımlaması yerini, (bütünleşmede kaydedilen derinlik ve
yoğunluğu çağrıştırarak daha kapsamlı bir işbirliğini ifade edecek şekilde)
Avrupa Topluluğu (AT) kavramına bırakmıştır.
Avrupa Birleşik
Devletleri Projesi: 1992 Maastricht Antlaşması
Avrupa İç Pazarı büyük ölçüde kurulabilmiş; bütünleşmenin
siyasal işbirliği boyutu da, Ortak Dış Politika ve Güvenlik Politikası
şeklinde, BAB da canlandırılmak suretiyle Avrupa bütünleşme sürecinin hukuki
yapısına dâhil edilebilmişti. Özetle, Avrupa Bütünleşme Hareketi 1991’de
Sovyetler Birliği’nin dağılarak iki kutuplu yapının ortadan kalkması ile
birlikte ortaya çıkan vakumu, Avrupa’yı birleştirerek, bir ölçüde doldurmak
anlamında büyük ölçüde hazırlıklıydı. Bu hazırlıklılık da 1992 Maastricht
Birlik Antlaşması ile (belki de bir cevap olarak) ortaya konulmuştu.
1992 Maastricht Antlaşması esas
itibariyle Avrupa Birliği’ni kurmayı amaçlayan bir antlaşma olarak
hazırlanmıştır. Bu Birlik üç ayak veya sütun üzerine inşa edilecektir: 1)
Ekonomik ve Parasal Sütun 2) Adalet ve İçişleri Sütunu 3) Ortak Dış ve Güvenlik
Politikası Sütunu.
1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından iki
kutuplu uluslar arası sistemin çöktüğünün iyice anlaşıldığı bir dönemde, AT
uluslar arası sistemdeki yeni yapının parametrelerini dikkate almak suretiyle,
bütünleşme düzeyini daha ileriye taşıyarak siyasal birliğini gerçekleştirmek
suretiyle Avrupa bütünleşmesini bir bütün olarak tamamlama kararı aldı. Bu
maksatla 1992’de Maastricht Birlik Antlaşmasını imzalayarak, bu antlaşmaya
1993’te yürürlük kazandırdı.
AB Anayasasının öncüsü
niteliğinde bir andlaşmadır59.
Ortaya konulan “Avrupa Birleşik Devletleri”ni inşa etme iradesi ile tutarlı bir
şekilde antlaşmaya “Birlik Antlaşması” denilmiş ve bu tarihten itibaren de
Avrupa Topluluğu (AT) kavramı yerine, örgüt için Avrupa Birliği (AB) kavramı
kullanılmaya başlanmıştır
1) Ekonomik ve Parasal Ayak: Bu sütun, Gümrük birliği, ortak
tarım politikası, ortak ticaret politikası, ortak sosyal politika, ortak sağlık
politikası, ortak araştırma politikası, ortak çevre politikası, ortak
tüketiciyi koruma politikası, ortak eğitim ve kültür politikası, ortak
telekomünikasyon politikası ve nihayet ortak merkez bankası ve para birimi politikası
gibi ekonomik bütünleşme alanlarından oluşmaktadır.
2) Adalet ve İçişleri Ayağı: Bu sütun da, insan ticareti,
uyuşturucu ticareti gibi organize suçlarla ortak mücadele; ortak göç ve mülteci
politikası, ortak hukuk ve ceza politikası, ortak kolluk gücü politikaları gibi
Avrupa’yı içişleri alanlarında bütünleştirmeyi hedefleyen işbirliği
alanlarından oluşmaktadır.
3) Dış Politika ve Güvenlik Politikası Ayağı: Bu sütun dış
politikada ortak dış politika tutum ve davranışlarını geliştirmeye yönelik
işbirliği; dünya barışının korumasına yönelik ortak çalışmalar, demokrasi ve
insan haklarının yayılmasını ortak bir dış politika hedefi haline getirip bu
alanda geniş işbirliği yapmak, AB üyesi olmayan devletlere, bir dış politika
aracı olarak, ekonomik yardımları koordine temek; ortak güvenlik politikası
olarak da, ortak bir ordu, güvenlik politikalarını Avrupa kıtası ölçülerinde
değerlendirmek ve bu alanda ortak tutumlar oluşturmak, terörle ortak mücadele
politikaları geliştirmek şeklindeki alanlarda işbirliğini hedeflemektedir.
1995’te Avusturya, Finlandiya ve
İsveç ile yapılan katılım andlaşması sonucu 01.01.2005 tarihi itibariyle AB üye
sayısı on beşe çıkmıştır.
Bütünleşmenin Doğu Avrupa Genişlemesi Öncesi Pekiştirilmesi: 1997
Amsterdam Anlaşması
Doğu Avrupa genişlemesi
öncesinde, Birlik bu önemli genişleme sonrasında etkin işlerliğini
sürdürebilmeye yönelik olarak Maastricht Anlaşması’nı sona erdirmeksizin, onu
tamamlama ve daha da geliştirme gereği duyarak64 1997’de Amsterdam Anlaşmasını imzaladı.
Antlaşmada Birliğin, özgürlük ve
demokrasi ilkelerine dayandığı, insan hakları, temel hürriyetler ve hukuk
devletine saygılı olduğu ve bu değerlere dayalı olarak kurulduğu özellikle
vurgulanmaktadır. Amsterdam Anlaşması’ndaki nihai düzenlemeler ile birlikte
Avrupa’yı birleştirme hedefi ne yönelik ileri adımlarla biçimsel hukuki ve
siyasal altyapının büyük ölçüde oluşturulduğunu söylemek mümkündür. O tarihten
itibaren alınan birçok kararla, ortak para birimine geçmek, Avrupa Merkez
Bankasını kurmak gibi bütünleşmenin “ekonomik ve parasal ayağı” ile “adalet ve içişleri
ayağının” büyük ölçüde realize edildiği ve edilmekte olduğu söylenebilir.
Amsterdam Anlaşması’nın Büyük Genişleme Öncesi İkmali: 2001 Nice
Antlaşması
Amsterdam Antlaşması 1999’da yürürlüğe girdikten sonra,
Avrupa Bütünleşmesi bakımından nicelik, nitelik ve sembolik anlamlarda büyük
önem taşıyan Doğu genişlemesi öncesi 25 üyeli bir Birliğin işlevsel işleyiş ve
etkin çalışmasını güvence altına alma amacına yönelik kurumsal yapı ve
işleyişle ilgili yeni düzenlemeler getiren Nice Antlaşması imzalanmıştır. 2003
yılında yürürlüğe giren bu antlaşmanın hem Maastricht Anlaşması’nda, Avrupa
Birliğini kurmaya yönelik öngörülen hedeflerle ilgili yeni düzenlemeler
getirdiği; hem de aynı şekilde Amsterdam Anlaşması’nda eksik kalan ve/ veya tam
açıklığa kavuşturulamamış bulunan konuların yeniden düzenlemek için
oluşturulmuştur.
Parlamento üye sayısı üye sayısı,
732 üye ile sabitlenmiştir. 1 Mayıs 2004 tarihinde Çek Cumhuriyeti, Estonya,
Güney Kıbrıs, Letonya, Litvanya, Macaristan, Malta, Polonya, Slovakya, Slovenya
Avrupa Birliği’ne tam üye olmuşlar ve Birlik 25 üyeli hale gelmiştir.
Avrupa Birleşik Devletleri Anayasası Ya Da Krizin Ayak Sesleri: 2004
Roma AB Anayasa Antlaşması
AB Anayasası taslağı hazırlanır ve anayasa
üzerinde uzlaşılır fakat Fransa Hollanda gibi ülkelerin halkın referandumda
bunu redetmesi üzerine bir şok dalgası yaşanır.
Nekahet
Ya Da Kefeni Yırtmak: 2007 Lizbon Reform Andlaşması
Lizbon Reform Anlaşması’nın
esas itibariyle 2004 AB Anayasası’nın reform edilmiş bir hali olduğu genel
tespiti yapılabilir. Ulusal parlamentolar planlanan kanun tasarılarına karşı
kaygılarını bildirebileceklerdir. Reform Anlaşması’nda üyelerin AB üyeliğinden
çıkarılabilmelerinin de kurala bağlandığı görülmektedir.
AB’nin Global Aktörlük
Sınavı: Türkiye-AB İlişkilerine Dair Bir Kesit
Türkiye’nin tam üyeliği ile ilgili 17 Aralık 2004 Zirve Kararı ile 3
Ekim 2005 Müzakere Çerçeve Belgesi’nde AB genişleme tarihinde hiçbir üyeye
karşı yapılmayan bir muamele yaparak Türkiye’nin üyeliğini artık teknik hukuki
bir konu olmaktan çıkarıp, tek taraflı, keyfi, siyasi, sübjektif bir düzleme
taşımış olmasıdır. Güney Kıbrıs’a veto kartını sunması yetmiyormuş gibi; “ucu
açık müzakere”, “gerektiğinde kişilerin serbest dolaşımına daimi kısıtlama
getirebilme”, “hazmetme kapasitesi” gibi pek çok mutad olmayan kavram ve
mekanizmalar ihdas etmek suretiyle Türkiye’nin tam üyeliğini belirsiz ve muğlâk
bir zemine oturtmuştur.
Necati
Demircan
Konuyla İlgili Diğer Yazılar
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar
Yorum Gönder