27 Mayıs Devrimi (27 Mayıs 1960)


Hürriyet kavgası 1957’de yoğunlaştı. Millet, iktidara karşı artarak sesini yükseltti. Son darbe Ordu’dan geldi. Halk, o gün ‘Ordu millet el ele’ sloganı ile sokakları doldurdu

27 Mayıs Hareketi, giderek baskılarını artıran bir rejime karşı halkın sesini yükseltmesi, dur demesidir.

27 Mayıs’ı Millet yaptı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin müdahalesi, son darbedir. Perşembenin gelişi çarşambadan, 27 Mayıs’ın gelişi Demokrat Parti iktidarından belli olmuştu.

“Hürriyet kavgası” özellikle 1957 seçimlerinden sonra yoğunlaştı, ülkenin dört bir yanına yayıldı. Ekonomik durumun giderek kötüleştiği ülkede, yokluklar artıyordu. 4 Ağustos 1958 devalüasyonu halkı perişen etti. Menderes baskılarını giderek artırdı. Muhalefet lideri İnönü’nün Uşak’ta taşlanması, İstanbul’a sokulmaması, siyasal ortamı gerdi.

Muhalefet 1959 başında “İlk Hedefler Beyannamesi”ni ilan ederek, demokratik bir çıkış yolunun kapısını araladı. Ancak Menderes, ana muhalefetin gizli gizli “darbe hazırlığı” içinde olduğuna kendini inandırmıştı.
Geniş yetkilerle donatılmış, bir Tahkikat Komisyonu’nun kurulması, bir Meclis Komisyonu’nun gazete yayınlarını denetlemek, gerekirse kapatmak dahil Yargısal yetkilerle donatılması, bardağı taşıran son damla oldu.
Muhalefet lideri İnönü’nün Meclis’te “Sizi ben de kurtaramam” sözleri üzerine Meclis’ten çıkarılması, sona giden yolun başlangıcıydı. Meclis görüşmelerinin yayımlanması yasaklandı.

Gençler sokaklarda

28-29 Nisan’da İstanbul ve Ankara’da üniversite öğrencileri arasında patlak veren gösteriler, kıvılcımı çaktı.
“Olur mu böyle olur mu? / Kardeş kardeşi vurur mu?
Kahrolası diktatörler/ Bu dünya size kalır mı?
diye haykırıyordu. Halk Ordu’yu göreve çağırıyordu.

Mayıs başında Ordu’nun sevilen komutanlarından Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Cemal Gürsel, Milli Savunma Bakanı’na bir mektup yazarak istifa etti.
5 Mayıs 1960 günü halk Kızılay’da caddede Menderes’in etrafını çevirdi.
Menderes canını zor kurtardı.

21 Mayıs günü Sıhhiye’de biraraya gelen Harp Okulu öğrencileri, Çankaya’ya doğru yürüyüşe geçtiler.
Müdahale geliyorum diye haykırıyordu. Bir tek Menderes bunu görmüyor, “Kara cübbeliler” diye üniversiteyi suçluyordu.
27 Mayıs sabaha karşı başlayan müdahale birkaç saat içinde duruma hakim oldu.
Bir iki istisna dışında can kaybı yaşanmadı. “Kadife Eldivenli Devrim” iktidar oldu.

O sabah
Alparslan Türkeş 27 Mayıs Bildirisini okuyor

27 Mayıs sabahı “Türk Silahlı Kuvvetleri Türk milleti adına” iktidara el koydu.

Demokrat Parti’nin sorumluları yargılanmak üzere tutuklandı, Yassıada’ya sevkedildi. TSK adına iktidarı ele alan Milli Birlik Komitesi, geçici bir anayasa yaptı. Yeni bir anayasa yaptıktan sonra iktidarı sivillere teslim edeceği sözünü verdi.

6 Ocak 1961’de açılan ve toplumun geniş bir kesiminin temsil edildiği Kurucu Meclis, aralıksız bir çalışmanın ardından 27 Mayıs 1961’de yeni anayasayı kabul etti. Siyasi parti faaliyetlerine yeniden izin verildi. 9 Temmuz’da referanduma sunulan 61 Anayasası halkın yüzde 65’inin oyuyla kabul edildi.

Başbakan Adnan Menderes Yassıada'da
Yassıada yargılamaları

Devrik Demokrat parti yöneticilerinin Yüce Adalet Divanı’nda yargılanmasına halk arasında Yassıada duruşmaları adı verildi. 14 Ekim 1960’da başlayan yargılamanın kararları 16 Eylül’de açıklandı. Anayasa değişikliğine önayak olan 15 sanık ölüm cezasına çarptırıldı.
Milli Birlik Komitesi’nin, Başbakan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan hakkındaki idam cezası kararlarını onaylaması üzerine, idam kararları Yassıada’da infaz edildi.

Anayasa’nın ardından

25 Ekim 1961’de TBMM yeniden faaliyete geçti. Yeni cumhurbaşkanı seçilen Cemal Gürsel hükümeti kurma görevini İsmet İnönü’ye verdi. İnönü AKP-CHP koalisyon hükümetini kurdu. Parlamenter sistem yeniden işlemeye başladı.

Talat Aydemir’in 22 Şubat 1962’de ve 21 Mayıs 1963’de giriştiği iki darbe teşebbüsü hükümet güçlerince bastırıldı. İlk girişiminde afedilen Talat Aydemir ikinci girişiminin ardından idama mahkum edildi.

Halkın tavrı

Halkın 27 Mayıs’a karşı tavrı sonraki yıllarda çok tartışıldı.
Halkın önemli bir kesiminin yeni rejime verdiği destek, binlerce fotoğrafla, belge ile sabit. Bir başka büyük tanık da Nazım Hikmet.
“Ne mümkün zulm ile bidad ile imha-i hürriyet
Kaldır muktedir isen idraki ademiyetten”

Harp Okulu öğrencileri Kızılay’da

Pazar günü toprağa verdiğimiz İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcılarından E. Tuğg. Servet Cömert deyim yerindeyse, 27 Mayıs’ın tezgahında yetişmişti. 27 Mayıs’ın işaret fişeği Harp Okulu Yürüyüşü’ne katılmıştı. O günleri şöyle anlatıyor:

“27 Mayıs’ta Harp Okulu 2. sınıfta öğrenciydim. Tarihi şahsiyetlere karşı saygısız davranışlar, özellikle İnönü’nün Kayseri’ye girişinin engellenmesi, Uşak’ta saldırıya uğraması bizi derinden yaralamıştı. İnönü’nün Meclis’te ettiği ‘Sizi ben bile kurtaramam’ sözü kulaklarda çınlıyordu.

21 Mayıs günü Harp Okulu öğrencileri ve genç subaylar Kızılay’da toplandık. Tutuklandıkları söylenen bir kısım subayların serbest bırakılması için Sıkıyönetim Komutanı’na sesimizi duyurmaya çalışıyorduk. Sıkıyönetim komutanı Korg. Namık Argüç bir noktada süvari birliği ile önümüzü kesmek istedi. Anak engel aşıldı. Meclis’in tam karşısında bir tank birliği bir kez daha önümüzü kesti ancak müdahale olmadı. Harp Okulu’na dönmek üzere Kızılay’dan ayrıldık. 2. Ordu Komutanı Orgeneral Suat Kuyaş bize babacan bir şekilde nasihat ediyordu.

(Kaynak: Cüneyt Akalın, 27 Mayıs Bir Devrimdir, Kaynak Yayınları, 2010)

Mao: Menderes yıkılacaktır

27 Mayıs’la ilgili en dikkat çekici açıklamalardan biri de Çin lideri Mao Zedung’un 9 Mayıs 1960’da söylediği sözlerdir: “ABD emperyalizminin uşakları birçok ülkede iktidardadır. Bu uşaklar doğrudan doğruya geniş halk kitleleri tarafından lanetlenmektedir. Çan-Kay Şek (Çin diktatörü), Sigman Ree (Güney Kore diktatörü), Batista (Küba diktatörü) Nuri el Said (Irak diktötörü) Menderes ve onlar gibileri ya halk tarafından daha önce yıkılmışlardır ya da yıkılacaktır.” Mao’nun sözlerinden birkaç gün sonra Sigman Ree, birkaç hafta sonra Menderes yıkılır. Nuri es Said 1958, Batista ise 1959 Temmuz’unda halk hareketleri ile yıkılırlar.

Cüneyt Akalın

HÜRRİYET KAVGASI
Yine kitapları, türküleri,
bayraklarıyla geldiler,
dalga dalga aydınlık oldular,
yürüdüler karanlığın üstüne.
Meydanları zaptettiler yine.
Beyazıt’ta şehit düşen
silkinip kalktı kabrinden,
ve elinde bir güneş gibi taşıyıp yarasını
yıktı Şahmeran’ın mağarasını.
Daha gün, o gün değil,
derlenip dürülmesin bayraklar.
Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır.
Safları sıklaştırın çocuklar,
bu kavga faşizme karşı,
bu kavga hürriyet kavgasıdır.
Nazım Hikmet, 1962




Yorumlar