- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Hikmet Çiçek Aydınlık 02.07.2018
Aydınlık Gazetesi Yazarı usta Hikmet Çiçek O dönemde yaşananları Aziz Nesin kaleminden bulup 2018 yılında Aydınlık gazetesinde yayınlamıştı. Yazıyı, o dönemde neler yaşandığını aktarmak adına sizlere tekrardan sunuyoruz.
Pir Sultan Abdal Şenlikleri’nin baş konuğuydu. İlk gün - 1 Temmuz- valinin de katıldığı bir toplantıda uzun bir konuşma yaptı. Nesin konuşma yaparken, Şeriatçılar da boş durmuyor ve “Bugün hesap günüdür” başlıklı bildiriler dağıtıyorlardı. Hakikat Gazetesi “Müslüman mahallesinde salyangoz sattılar” manşetini atmıştı.
“Ben Aziz Nesin. 1915 doğumluyum ve işin aslı yaşadığım toplumdan biraz farklı bir yapıdayım. Boyum kadar kitap yazmış, hayatımı yazmaktan kazanmış biriyim. Açık sözlüyüm, düşünürüm düşündüğümü söylerim. Bundandır ki, ömrümün uzun bir süresini ya hapishanelerde geçirdim ya ölümle burun buruna geldim. Ancak bir olay var ki yarası kapanmaz, kapanamaz.
“Tarihler 1 Temmuz 1993 idi. 4. Pir Sultan Abdal Şenlikleri için Sivas’taydık. Daha şehre gelmeden, özellikle benim hakkımda bildiriler yayınlanmaya başlanmış, hedef gösterilmiştim. İlk günden itibaren gerginlik had safhadaydı. 2 Temmuz günü ise yerel gazetelerde kullanılan sözler, bir nevi olacakların habercisiydi.
“Röportaj yapmaya gelen İhlas Haber Ajansı muhabiri, aslında o güruhun içinden geçenleri anlatmaya, cevap almaya gelmişti.
“Sürekli camianın tahriklere kapıldığını söylüyordu. Tahrik olabilirler, bunda sıkıntı yoktu. Ancak tahrik olan dövmez, öldürmezdi. Duyarlılık öldürmek değildir arkadaş.
“Bu tartışmadan sonra apar topar otele geçtim.
“Zaten gün içerisinde gerginlik şehrin belli yerlerinde iyiden iyiye tırmanmıştı. Akşam saat 5 sularında ise gözü dönmüş kalabalık Madımak Oteli’nin önündeydi. Dışarı ile iletişimimizi sağlayan tek araç telefondu artık. Erdal İnönü arandı ve ona ‘Erdal Bey sanırım dışarıdaki sloganları ve camlarda patlayan taş sesleri size kadar ulaşıyor olmalı’ dedim. gereken önlemin alınacağını söyleyip, azalan umutlarımızı biraz olsun tazelemişti.
'LAİKLERE ÖLÜM'
“Ancak kalabalığın öfkesi dinmiyor, güruhu sakinleştirmek adına konuşan belediye başkanı ne kadar reddetse de ‘gazamız mübarek olsun’ sözüyle adeta çığırtkanlık yapıyordu. Bundan sonra olacaklar kitle psikolojisinin sonuçlarıydı. ‘Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak’ , ‘Laiklere ölüm’ , ‘Yaşasın şeriat’ ve ‘Sivas Aziz’e mezar olacak’ sloganları, aslında hedefin sadece ben olmadığını anlatmaya çalışıyor gibiydi.
'ÖLÜME EN YAKIN OLDUĞUM AN'
“Önce yağmalama sonra ise ‘yakın ulan yakın’ sesleri ve tekbirlerle çevredeki araçlar ateşe verilmişti. Ateşin kızıllığı, dumanın siyahlığıyla birleşip çevremizi sarmıştı. Bu kaçıncı öldürülüşüm bilmiyorum fakat ölüme en yakın olduğum anı artık görebiliyordum.
“Her şey 5-10 dakika içinde olup bitmişti.
“Odamda Lütfi Kaleli ile birlikte çaresiz bir bekleyiş içerisindeyken, aşağı taraftan korkunç çığlıklar gelmeye başladı. Bağırıldı, yardım istendi ve sonra sesler sustu. Artık sıra bendeydi. Kesin olarak ölüme hazırdım. Hatta Lütfi Kaleli birkaç kez ‘ölüyoruz abi’ dedi. Dedim ölüyoruz, öleceğiz. Başka çare yok. Sonra dönüp Lütfi’ye ‘Sayın Kaleli beni şu yatağa yatır, bu güruha kötü bir ceset vermek istemiyorum. Korkarak ölen bir adam gibi görünmeyeyim. Köşeye büzüşmüş bir adam gibi ölmeyeyim’ dedim. Sonrasında Lütfi’nin önerisiyle camlara doğru koştuk ve yardım istemeye başladık. O sırada otelin önüne yaklaşan bir itfaiye bizi kurtarmak için yeltendi.
'ASIL ÖLDÜRÜLECEK HAYVAN BURADA'
“İtfaiye merdivenlerinden inerken, sonradan Refah Partisi Meclis üyesi olduğunu öğrendiğim Cafer Özçakmak ‘Asıl öldürülecek hayvan burada’ dedi ve tam kurtuluyorum derken artık Sırat Köprüsü’nde gibiydim. Devam etsem linç, geri dönsem cehennem vardı.
“Merdivenlerden inerken, çökmüş haldeydik…
“O sırada görevlilerden biri beni bileğimden çekerek kalabalığın ortasına attı.
“Yere düştüm, tekme ve yumruklarla vurmaya başladılar. Sonrasında polis arabasına kadar sürüklendim. Yaralı olarak kurtulmuştum ancak 35 can, 33′ü aydın 35 insan, yıllar sonra bile yeri doldurulamayacak onlarca değer katledilmişti.”
Metin Altıok, Asım Bezirci, Behçet Aysan, Asaf Koçak, Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu, Hasret Gültekin ile 35 canı, sevgiyle ve özlemle anıyoruz.
Bu bildiri, 30 Mayıs 1993 günü Refah Partisi’nin yerel yayın organı “Bizim Sivas” adlı gazetede yayımlanmıştır.
MÜSLÜMAN KAMUOYUNA
“Bismillâhirrahmânirrahim”
“Peygamber, mü’minlere kendi canlarından ileridir. Onun hanımları da müminlerin analarıdır. ” (Ahzâb: 6)
“Mü’minlere öz canlarından daha ileri olan Allah Resulü (S.A.V)’ne ve O’nun temiz zevcelerine, Allah’ın beytine (Kâbe’ye) ve Kitab’ı Kur’an’a alçakça küfredilmekte ve mü’minlerin izzet ve namusuna saldırılmaktadır.
“Dünyanin bazı bölgelerinde şeytan ve onun yandaşları olan emperyalist kâfirler, dinimize ve mukaddes değerlerimize dil uzatmaktadırlar. Bunun başını ise satılmış, mürted Salman Rüşdi köpeği çekmektedir.
“Bu şeytanî oyunlara karşı, izzetli ve duyarlı Müslümanlar yiğitçe mücadele ortaya koyarak, bu uğurda canlarını feda etmekten çekinmemişlerdir.
“Bu iğrenç oyunların bir uzantısı olarak ülkemizde de; AYDINLIK gazetesi denilen bir paçavrada, melun Rüşdi’nin figüranlığına soyunan, dünya emperyalizminin gönüllü uşağı Aziz Nesin, aynı şekilde, Kur’an’ın korunmuşluğuna dil uzatmış, Hazret-i Peygamber (S.A.V)’in aile hayatını (hâşâ) bir genelev ortamına benzetmiş ve ümmetin anaları olan hanımlarına (hâşâ) fahişe deme cür’etinde bulunmuştur. Bu olay, dünyanın değişik yerlerinde kâfir devletler tarafından dahi kabul görmezken, basımına müsaade edilmezken, ne yazık ki laik ve ikiyüzlü T.C. Devleti tarafından yayımlanmasına izin verilmiş, ayrıca bunu kabullenmeyip protesto eden izzetli Müslümanlar, devletin polis ve jandarması tarafından coplanmış, kurşunlanmış, bir kısmı da hapishanelere atılmıştır.
“Salman Rüşdi köpeği, Müslümanlar’ın çok az olduğu kâfir bir ülkede korkudan sokağa çıkmaya bile cesaret edemezken, onun yerli uşağı Aziz Nesin köpeği, yanında kendisiyle beraber bir ekiple birlikte, şehrimiz Valisi tarafından davet edilip, şehirde adeta Müslümanlar’la alay edercesine gezebilmektedir.
“Kâfirler şunu iyi bilmeli ki:
“ İslâm’ın Peygamberi’ni ve Kitab’ın izzetini korumak için, bu uğurda verilecek canlarımız vardır.
“Gün; Müslümanlığımızın gereğini yerine getirme günüdür.
“Gün; Allah (C.C)’ın vahyi Kur’ân-ı Kerim’e, Allah’ın meleklerine, Allah’ın Resulü Hz. Muhammed (S.A.V)’e, O’nun ailesine ve ashabına yöneltilen çirkin küfürlerin hesabının sorulma günüdür.
“İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. Kâfirler de tağut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın. Çünkü şeytanın hilesi zayıftır.” (Nisa : 76)
“Galip gelecek olanlar, şüphesiz ki Allah taraftarı olanlardır.”
KİM NE DEMİŞTİ?
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel: “Polisle halkı karşı karşıya getirmeyin… Olayda ağır tahrik var.
Başbakan Tansu Çiller: “Olaya katılan vatandaşlarımızdan hiçbirine bir zarar gelmedi.” müjdesini veren kişi, o dönemde başbakan.
Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü: “Endişelenmeyin, güvenlik güçleri yetişmek üzere.”
ANAP lideri Mesut Yılmaz: “Abartmaya gerek yok. Bu kadar kişi bir futbol maçında da ölebilirdi.”
İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu: “Oteli, otel sahibi kundaklamıştır.”
SONUÇ NE OLDU?
Sanık avukatlarının 8’i AKP’den milletvekili oldu. AKP iktidarı, katliam sanıklarını “terör affı” kapsamına almaya çalıştı. Katliamın iki sanığından birisi müebbet, diğeri yedi buçuk yıl hapis cezasına çarptırıldı. Katliamla ilgili 21 Ekim 1993’te başlayan dava, 2 Temmuz 2012’de zaman aşımı nedeniyle tamamen düştü.
bilinmeyen tarih
CIA
cumhuriyet
cumhuriyet devrimi
emperyalizm
gericilik
kirli tarih
laiklik
madımak
tarih yazıları
türkiye
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar
Yorum Gönder