Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çin Haber Ajansı Xinhua’ya mülakat verdi


Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı 01.07.2019

Sayın Cumhurbaşkanı, G-20 Zirvesi’nin ardından 2 Temmuz'da Çin'e resmi bir ziyarette bulunacaksınız. Mevcut Türkiye-Çin stratejik iş birliği ilişkisi ve iki ülke arasındaki üst düzey diyalog hakkında bizimle görüşlerinizi ve yorumlarınızı paylaşır mısınız? 
 
- Türkiye ile Çin arasında siyasi, ekonomik, ticari, beşeri ve kültürel alanlarda yoğun ve köklü bir iş birliği var. Bu ilişkileri ikili ilişkilerimizi 2010 yılında Başbakanlığım döneminde “stratejik iş birliği” düzeyine yükselttik. Bunu yakın dönemde daha da ileri taşımak isterim. Üst düzey temasların son dönemde sıklaşmış olması ilişkilerimizdeki gelişmenin en önemli göstergesidir.

Değerli dostum Xi Jinping ile sadece son birkaç yılda 7 defa bir araya geldim. Şimdi de kendisi tarafından bir kez daha misafir edileceğim. Ayrıca, 2018 yılında Bakan ve Bakan Yardımcısı seviyelerinde karşılıklı ziyaretlerde önemli bir artış oldu. TBMM eski Başkanı Sayın Binali Yıldırım, uzun bir aradan sonra Çin’i ziyaret ederek parlamentolar arası ilişkilerin geliştirilmesi için de gerekli adımları atmıştır.

Değerli dostum Xi ile karşılıklı güven tesis etmiş olmaktan ve yakın bir çalışma ilişkisi geliştirebilmiş olmaktan ayrıca memnuniyet duyuyorum.

Çinli mevkidaşınızla görüşmeleriniz sırasında gündeminizin ilk sıralarında neler olacak?

- Ziyaretimiz kapsamında Sayın Xi Jinping’le,  mevcut iş birliğimizi ileriye dönük adımlarla daha da geliştirmek amacıyla görüş alış verişinde bulunacağız. Bu ziyaretimde hemen her konuyu konuşacağız. Ama ekonomi, ticaret, turizm, yatırımlar, güvenlik, savunma ve terörle mücadele gibi konulara daha fazla öncelik vereceğiz. Aynı şekilde, ikili iş birliği alanlarının yanı sıra ortak gündemimizde yer alan bölgesel ve uluslararası konuları istişare edeceğiz.

Türkiye’nin Orta Koridor projesi ile Çin’in teklif ettiği “Bir Kuşak Bir Yol” girişimi konusunda iş birliğini geliştirmek için Türkiye, Çin ile ortak çabaları desteklemektedir. Bu çerçevede şimdiye değin gerçekleşen ikili iş birliğinin gelişmesinden memnun musunuz? İş birliğini güçlendirmek ve kalkınma imkânlarını paylaşmak konusunda beklentileriniz ve önerileriniz nelerdir?

- Biz, bildiğiniz gibi, Kuşak ve Yol Girişimi’ne ilk destek veren ülkelerden biriyiz. Orta Koridor projemizle Kuşak ve Yol Girişimi zaten tabiatları gereği uyumludur. 2015 yılında imzalanan Mutabakat Muhtırası’nda, bu iki girişimin de benzer bir perspektifin ürünü olduğunun altı çizilmiştir.
Çin Devlet Başkanı Xi’nin, ulaştırma ve iletişim ağının genişletilmesi, sadece fiziki ve ekonomik değil aynı zamanda kültürel ve beşeri bağların da artırılması yönündeki yaklaşımını benimsiyoruz.
Ülkemiz, bu hedefe ulaşılmasına katkı sağlayacak büyük projeleri birbiri ardına hayata geçiriyor. Asya ile Avrupa kıtaları arasında Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Marmaray ve Avrasya Tüneli projeleriyle üç yeni, kesintisiz demiryolu ve karayolu bağlantısı oluşturmuş durumdayız. İstanbul Havalimanı’nın Çin’in “Hava İpek Yolu”nun en önemli merkezlerinden biri haline geleceğine inanıyoruz.

Halihazırda faaliyette olan Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı’nı “Edirne-Kars Demiryolu ve Bağlantıları” projemize entegre ederek, Kafkasya ve Orta Asya’nın Avrupa’yla bağlantısını güçlendirme çalışmalarımız devam ediyor. Sayın Xi ile de bunları ele alacağız.

Gelişmekte olan ekonomiler ve kalkınmakta olan önemli ülkeler olarak hem Çin hem de Türkiye korumacılık ve tek taraflılığa şiddetle karşı çıkmakta; mevcut küresel mali çalkantı iklimi ve artan ticari korumacılık ortamında eşit egemen devletler olma hakkını korumaktadır. Sizce Çin ile Türkiye, uluslararası siyasette ve ekonomik sistemde iyi bir örnek teşkil etmek için ikili ve bölgesel meselelerde stratejik iş birliği ve koordinasyonu geliştirmek adına ne gibi ortak çabalar ve olumlu adımlar atabilirler?

- Türkiye, daima uluslararası ilişkilerde iş birliği ve koordinasyonu öne çıkarmış bir ülkedir. Küresel ve bölgesel barış, istikrar ve ekonomik iş birliğini zedeleyen tek taraflı adımları ve yaptırımları doğru bulmadığımızın altını çizmek isterim. Kural temelli uluslararası ticareti yıpratacak adımlardan tüm ülkelerin imtina etmesi gerekir.

Çin’le Dünya Ticaret Örgütü, G-20, BM, Asya’da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı, UNESCO ve Şanhay İşbirliği Örgütü başta olmak üzere çok taraflı platformlarda eşgüdüm içindeyiz. G20 ülkelerinin de ticari gerginliklerin azaltılması, DTÖ’nün geliştirilmesi ve iyileştirilmesi için Çin’le koordinasyon içinde olmasında büyük fayda görüyoruz.

Küresel piyasalarda belirsizliğin arttığı mevcut iklimde önde gelen oyuncular olarak Çin ve Türkiye’nin iletişimi artırmalarının izlenecek en doğru yol olduğu kanaatindeyim.

20 Haziran’da İstanbul’da yabancı basın ile gerçekleştirilen soru cevap oturumunda bir dizi üst düzey görüşmenin ardından Türkiye-Çin ilişkilerinin “çok farklı bir şekilde” gelişeceğine inandığınızı söylediniz. Bu konuyu detaylandırabilir misiniz?

- Ticaret hacmimizi dengeli bir şekilde artırma konusunda mutabıkız. Daha fazla Türk ürünü, bilhassa tarım ürünlerimiz Çin piyasasına girmeye başladı. Çinli yatırımcıların ülkemize ilgisi sürüyor. Turizm iş birliğimiz düzenli olarak gelişiyor, iki halkın karşılıklı ziyaretleri artıyor. Evvelce bahsettiğim gibi, bizim Orta Koridor Girişimimiz ile Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi arasında doğal bir uyum var. Bu uyum, bize Orta Asya ve Afrika gibi geniş coğrafyalarda Çin’le iş birliği yapma imkânı sunuyor.
Kalkınma yolundaki iki güçlü G-20 ülkesi olarak, ilişkilerimizdeki bu ivmeyi sürdürmek hem halklarımızın refahı hem uluslararası istikrar anlamında büyük önem arz ediyor. Bu yüzden üst düzey görüşmelerimizi her alanda canlı tutmaya çalışıyoruz. Karşılıklı artan ziyaretlerin meyvelerini toplamaya başladık. İş birliğini nasıl ilerletebileceğimize dair somut bir ikili gündemimiz var. Dolayısıyla Çinli dostlarımızla bu temasları, istişareleri sıklaştırdıkça, ilişkilerimizin siyasi, ticari, kültürel bütün veçhelerinin geliştiğine hep birlikte şahit olacağımıza inanıyorum.


Her zaman ifade ettiğimiz gibi Türkiye, “TEK ÇİN”  politikasına bağlıdır. Çinli dostlarımızın buna verdiği önemi biliyor, biz de bu hassasiyetle adımlarımızı atıyoruz. Ancak Türkiye’nin Balkanlardan Orta Asya’ya, Afrika’dan Güney Doğu Asya’ya kadar akrabalık ve kardeşlik içinde olduğu ülkeler ve topluluklar var. Ülkemizin sınırları 780 bin kilometrekare olsa da, gönül coğrafyası çok daha geniştir. Türkiye’nin bu topraklarda vuku bulan gelişmeleri takip etmesi gayet doğaldır. Sincan Uygur Özerk Bölgesi de milletimizin derin kültürel, tarihi ve beşeri bağlarının olduğu bir coğrafyadır. Senelerdir ülkemizin farklı şehirlerinde yaşayan on binlerce Uygur kökenli vatandaşımız var. Biz, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki soydaşlarımızın Çin Halk Cumhuriyeti’nin ayrılmaz bir parçası olarak, barış, huzur refah ve özgürlük içinde yaşamasını istiyoruz. Bunun için de Çin makamlarıyla iş birliği halinde çalışmaya özen gösteriyoruz.

Yorumlar