ESAS OLAN LİYAKATTIR


Yazan: Akın Atasayan
12.08.2019

ESAS OLAN LİYAKATTIR


Yandaşlık ve akraba kayırmacılığı bir tarafta, adalet ve liyakat ise bir tarafta...

Devlete ait kamu kurum ve kuruluşlarını yöneten her seviyede yönetici ise tercihlerini birinci şıktan yana kullanıyor...

Peki ama buna dur diyecek, bunun yanlışlığını insanımıza anlatacak, devletin dibine dinamit döşüyorsunuz diyecek aklı başında devlet adamı bir tane bile yok mu?

Biat kültürünün doğru ve yanlış ayırt etmeden nasıl topluma kötülük yaptığını ''Her Dönem Şıh ve Din Adamlığı'' başlıklı yazımda izah etmeye çalışmıştım.

''Liderim yapıyorsa mutlaka doğru yapıyordur'' güdüsü;
ülkemizde her türlü akraba kayırmacılığını dahi meşru görmekte, hala ölümüne savunma gafletine; bırakın vatandaşı, Tv'ler de gazetelerde boy gösteren kitaplar yazmış sözde aydınları dahi esir alarak sürüklemektedir.

Peki insanımıza doğruyu nasıl izah etmeliyiz?

Tabii ki tarihi gözlerinin önüne sererek...

600 yıl hüküm sürmüş Osmanlı Devleti'nin yükselme, duraklama ve çöküş dönemini inceleyen sayısız yerli ve yabancı bilim adamı var...

Her birinin Osmanlı'nın duraklama ve yıkılması konusunda birçok tespitleri var,birçoğu da doğru ve yerinde tespitler...

Ben her zaman ki gibi başka bir yerden bakmaya çalışacağım...

Devletin beyni olan, birilerinin topa tuttuğu ''Devşirme sadrazamlardan...''

Osmanlı Devleti'nin devşirme sistemini merak edenler Prof. Halil İnalcık'ın ''Osmanlı'da Devlet, Hukuk ve Adalet'' isimli kitabını okuyabilirler...

Yükselme döneminin son sadrazamı Sokullu Mehmet Paşadır.Yaptıklarını devlete hizmetlerini yazmaya kalksam bırakın makaleyi, kitap olur...

Kendisi devşirmedir...

Hemen hemen bütün tarihçiler, kendisinin ne denli başarılı ve liyakatli bir devlet adamı olduğu konusunda hemfikirdirler...

Kuruluş ve yükselme döneminin tüm sadrazamlarına baktığımızda tamamına yakını devşirmedir, yani Türk değildir. Devlet kendilerinin sadece liyakatine bakmıştır.Aklınıza şu soru gelebilir. ''Aynı zamanda bu adamlar damat değil miydi?''

Evet öyle idi...Lakin şimdinin bir farkı ile...Damat oldukları için devlet adamı olmadılar...İyi devlet adamı oldukları için damat oldular...

Otlukbeli savaşını askeri dehası ile kazanan Gedik Ahmet Paşa'dan tutun, Kanuni Sultan Süleyman'ın ''Muhteşem Süleyman''olmasında büyük pay sahibi olan Pargalı İbrahim Paşa'ya kadar hepsi devşirmedir...

Ne zaman ki başımızın en büyük belası olan kafatasçı din sömürücüleri o zaman da vardılar.

Ve çıktılar ortaya...Devşirme sadrazamlara kafayı fena takmışlardı...Liyakatlerine, yeteneklerine, savaş kazanma becerilerine, devlete hizmette sadakatlerine bakmadan onları dinsizlikle, Türk olmamakla ve dış güç oyunu denen zırvayla yıpratmaya başladılar.

Devleti yönetenler bu yanlış tespitlere itibar etti ve liyakat sahibi devşirme devlet adamları yönetimden uzaklaştırıldı.

Yükselme döneminin son sadrazamı olan Sokullu'nun ölümünde bazı araştırmacılar suikastta Hamzaviler'in rolü olduğu üzerinde dururlar.Tarikat şeyhi Hamza Bali suikastten yıllar önce İstanbul'da idam edilmişti.Dervişin şeyhin intikamını almak için Sokullu'yu öldürdüğü söylenir.(Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı, İslam Ansiklopedisi)

Şu tesadüfe bakınız ki son devşirme olan Sokullu Mehmet Paşa'dan sonra devşirme sadrazama rastlamıyoruz ve Sokullu'nun ölüm tarihi Osmanlı'nın duraklama dönemine denk geliyor.

Ezcümle; ''Liyakatın esas alınmadığı bir devlet yıkılmaya mahkumdur...''sözü; Sokullu'nun ölümü ve Osmanlı'nın duraklama döneminin kesişmesi ile vücut buluyor.

Arkasından ise 600 yıl hüküm sürmüş bir imparatorluğun yıkılması süreci...

Yazının gidişatından nereye bağlayacağımı sanırım anlamışsınızdır.

Bu nedenle detaylarına girme niyetinde değilim.

Devlette liyakat esas olduğu kadar güvenilirlik de elbette mühim...

Ancak bana göre liyakat daha önemli...

Neden diye sorarsanız...

Adamın birine sormuşlar: ''En çok kime güvenirsin'' diye...

Adam da; ''Sormayın..! Hayatta en çok babama güvendim, onu da annemle yakaladım...''demiş.

Şaka bir yana, güvenmek yetmez...Güvenmek yeterli olsaydı...

Reis'in dediği gibi, güvendiğimiz dağlara karlar yağmazdı.

Bu nedenle devlet kimseye güvenmez, inanmaz.

Yöneticilerini; şu cemaatten, bu tarikattan, alnı secdeye giden insanlar diyerek seçmez...


Liyakati esas alır, güvenilirlik için gerekli istihbari çalışmalarını yapar, yine de güçlü bir denetim ve hukuk sistemi kurar, torpil ve kayırmacılık yapmaz...

Hülasa yöneticiler; damattır, akrabadır, bizim tarikattandır, bizim cemaattendir diye devletin koltuklarını, bu ölçülere göre teslim ederlerse atılan bu adımlar devletimizi güçsüz kılar.

Sonuç olarak yapılan bu yanlışlar 600 yıllık bir imparatorluğu nasıl tarihin tozlu sayfalarına göndermiş ve bize de ibret olmuşsa, daha vakit varken tedbir almaz isek korkarım devletimizin gücü zayıflayacaktır ve dillerinden düşürmedikleri gerçek BEKA budur...

Selam ve Saygılarımla...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Nutuk Dergisi 'ne aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü Dergi ismi kullanılmadan kesinlikle yayınlanamaz. 

Yorumlar