Doğu Akdeniz'de Büyük Kazanç: Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki kıta sahanlığı ve MEB sınırları

Doğu Akdeniz'de Büyük Kazanç: Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki kıta sahanlığı ve MEB sınırları    

Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler ve Denizcilik-Havacılık-Hudut Genel Müdür Vekili Büyükelçi Çağatay Erciyes, Türkiye ile Libya arasında imzalanan kıta sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırlarını gösteren haritayı twitterda paylaştı.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez Al Sarraj 27 Kasım'da İstanbul'da bir araya gelmişti.  Libya ile Türkiye arasında imzalanan antlaşmayla Doğu Akdeniz'de deniz yetki alanlarının bir bölümü belirlendi. Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile Türkiye arasında imzalanan "Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası" ile belirlenen noktalar ise E ve F şeklinde gösterildi.  

Dışişleri Bakanlığı resmi sitesinde yaptığı açıklamayla ''Uluslararası hukuk içtihatlarını oluşturan mahkeme kararları olmak üzere, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin ilgili maddeleri dahil, uluslararası hukuka uygun olarak imzalanmış bir anlaşmadır.''

Yunan medyası anlaşma sonrası ''Doğu Akdeniz'de Şah-Mat'' olarak değerlendirdi. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile birlikte mutabakat muhtırasına tepki gösteren Yunanistan ve Mısır dışişleri bakanları, izleyecekleri ortak stratejiyi ele aldılar. Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Mısır’ın başkenti Kahire’ye hareketinden önce Yunan To Vima gazetesine demecinde, deniz yetki alanlarının sadece komşu ülkeler arasında belirlenebileceğini, Türkiye ile Libya’nın komşu ülke olmadıklarını, dolayısıyla da söz konusu mutabakat muhtırasının uluslararası hukuka ve özelikle deniz hukuku sözleşmesine aykırı olduğunu iddia etti. Dendias, mevkidaşı Sami Şükrü ile görüşmesi sonrasında ise, “Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez Al Sarraj’ın böyle bir mutabakatı imzalamak için gerekli hukuki yetkiye sahip olmadığı kanısındasıyız” dedi.

Yunanistan Libya Elçisini Tehdit Etti

Yunan Dışişleri Bakanı Dendias Libya’nın Atina Büyükelçisi’ne, “Ya perşembe gününe kadar mutabakat muhtırasının içeriğini bize açıkla, ya da seni sınır dışı ederiz” şantajı yapmıştı. Dendias, Türkiye’yi “düşman” sayan Libya’nın doğusundaki güçlerin lideri Halife Hafter’e yakın Tobruk’taki “Temsilciler Meclisi” Başkanı Akile Salih’i Atina’ya davet etmeyi planlıyor. Mısır’daki Abdulfettah el Sisi yönetimi Hafter’i destekliyor.

Anlaşmanın Türkiye Açısından Önemi

Türkiye Doğu Akdeniz'de ki planları bozdu. Akdenizde daraltılan Türkiye'nin deniz hakimiyeti kıyıdaş bir ülkeyle imzaladığı anlaşmayla Doğu Akdeniz'de stratejik öneme sahip kazanç elde etti. 
 
1) Türkiye ilk defa KKTC dışında Akdeniz’e kıyıdaş bir ülke ile anlaşma imzaladı. Bu anlaşmayla ülke içinde muhalif kesimden gelen, “Akdeniz’de hiçbir ülkeyle neden anlaşma imzalanmıyor” sorusuna yanıt verilmiş oldu.

2) Türkiye ile Libya arasındaki bağlayıcı bu anlaşmayla Akdeniz’in batısında kendi MEB belirledi ve yaklaşık 41 bin kilometrekarelik alanda söz sahibi oldu.

3) Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum kesimi, Mısır ve İsrail dörtlü işbirliği yaparak, Akdeniz’de Türkiye’yi Antalya Körfezi’ne hapsetme planı içindeydi. Bu anlaşmayla Türkiye, bu oyunu bozdu. Ankara yetki alanını, söz konusu “dörtlünün” arzu etmediği şekilde, tahmin edilenden çok büyük bir alan hâkimiyetiyle Batı Akdeniz’e kadar uzattı.

4) Yunanistan, Girit, Kaşot, Kerpe, Rodos ve Meis adaları hattını esas alarak bu adaların da ayrı kıta sahanlıkları olduğunu savunuyordu. Türkiye, Libya ile muhtırayı imzalayarak Atina’nın bu planını devre dışı bıraktı.

5) Atina’nın bir planı da, ana kararın kıta sahası ile bu adaların kıta sahanlıklarını bütünleştirerek bunu Kıbrıs Rum Kesimi ile birleştirmekti. Yunanistan böylece Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de ve jeopolitiğinde hiçbir şekilde söz sahibi yapmak istemiyordu. Böylece bu oyun da bozulmuş oldu.

6) Türkiye, bu anlaşma ile Kıbrıs Rum kesimi dışında diğer Akdeniz’e kıyıdaş ülkelerle de barışçıl bir jeopolitik kavramı genişletmeye hazır olduğunu gösterdi.
Kaynak : Hürriyet ve Aydınlık Gazetesi

Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) Nedir?

Münhasır Ekonomik Bölge kavramının ise literatüre ilk kez 23 Temmuz 1947 tarihinde Şili başkanlık bildirisinde kıta sahanlığı ve ona bitişik 200 millik bir alan üzerinde egemenlik iddiasında bulunulması üzerine girdiği belirtilmektedir. Münhasır Ekonomik Bölge (Exclusive Economic Zone), kıyı devletine karasuları esas çizgisinden itibaren 200 deniz mili uzaklığa kadar karasuları dışında kalan su tabakası ile deniz yatağı ve onun toprak altında, münhasır ekonomik haklar ve yetkilerin tanındığı deniz alanını ifade eder.

Münhasır Ekonomik Bölge karasularının başladığı esas çizgiden itibaren 200 deniz mili uzaklığa kadar ilan edilebilen ve kıyı devletine bu alandaki su tabakası ile deniz yatağı ve onun toprak altında münhasır ekonomik haklar ve yetkiler tanınan deniz alanıdır.

Kıta sahanlığı, kıyı devletinin kara ülkesinin denizin altında süren doğal bir uzantısıdır.kıta sahanlığı üzerindeki hakları onundoğal olarak sahip olduğuhaklarolduğundan herhangi bir eylem ya da işlem yapmasına gerek yoktur.

Münhasır ekonomik bölge, kıyı devletine karasularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 200 deniz miline kadar, bir bölümü ekonomik, bir bölümü idari ve bir bölümü de yargısal olmak üzere üç tür hak ve yetki sağlamaktadır.
 
Münhasır ekonomik bölgede iki tür doğal kaynak üzerinde egemenlik hakkı mevcuttur. Bunlar; canlı doğal kaynaklar ve madenler ve cansız öteki doğal kaynaklardır. Canlı doğal kaynaklara hem su alanında hem de deniz yatağı ve toprak altında yaiayan balık türü canlılar ile birlikte bitki türleri de dâhildir. Kısaca, münhasır ekonomik bölgede kıyı devletinin doğal kaynaklar üzerinde sahip olduğu haklar, kıta sahanlığı üzerinde sahip olunan ekonomik hakları da içermekte ancak kıta sahanlığı üzerindeki haklardan daha geniştir. Doğal kaynaklar üzerinde sahip olunan bu haklar kıyı devletine bunları arama, işletme, koruma ve düzenleme yetkilerini de sağlamaktadır.

Kıyı devletinin münhasır ekonomik bölgesinde sahip olduğu ikinci grup ekonomik nitelikli haklar ise, bu deniz alanından başka amaçlarla yararlanılması ile ilgilidir. Bu bakımdan Sözleşme bu alandaki deniz suyu, akıntı veya rüzgardan enerji üretilmesi gibi bölgenin ekonomik amaçlı araştırılması ve işletilmesine yönelik haklar da tanımıştır. Böylelikle deniz hukukunun diğer kurallarıyla birlikte münhasır ekonomik bölge kavramına ters düşmeyecek ve üçüncü devletlerin haklarına zarar vermeyecek her türlü ekonomik nitelikli faaliyet bu alanda gerçekleştirilebilecektir.

Yorumlar