Muhsin Durlu: Türklük bilimi eleştirileri (2)

2. Irk Bitig sözcüğünün irdelenmesi 

2.1.a IRK sözcüğünün tamgalarının irdelenmesi 




Bakınız, https://www.ankarahavadis.com.tr/turku-ve-turkceyi-bilmek-nedir-5-makale,12977.html 


Soldaki kaya resmi Ankara, Güdül ilçesi, Salihler köyü kırsalındadır. Kalın R tamgamızın öncülü kavram yazı (ideogram) örneklerindendir. Kalın R e geçişi açıklamak için kullanıldı. Kalın R ile kalın ‘K’ arasındaki ilişkiyi de görebiliyoruz! Kalın R in yönü aşağıya; (1) yönünde. Kazım Mirşan’ın kitabında S.11 de () şekli ‘I’ dır kanımca. ‘I’ tamgamız için şeklin sağ yarısını değerlendirmeliyiz! Kalın ‘K’ Orhun abecemizle aynı! 



Altta, soldaki tamga ‘I’ dır görüşüme göre. 

Altta, sağdaki dikdörtgenin bölünmüş sağındaki tamga kalın ‘R’dir! Soldaki ise ‘Ş’ dir. 


2.1.b IRK sözcüğünün irdelenmesi 

Irk sözcüğünün irdelenmesi demek, sözcüğün kökeninin (etimoloji), anlamının (semantik), yorumunun (hermeneutik) açıklanmasıdır. Türklük bilimi ağırlıklı ata ve ana dilimiz, Güneşin dili Türkçe’nin bilinmesiyle ilgilidir. Düşün bilim (felsefe) dilin yanlış anlaşılmasının yan ürünüdür der Ludwig Wittgenstein! Özetle dil doğru anlaşılmaz-bilinmezse gerçeklere ulaşılamaz. Gerçeklere ulaşmak bir yana savrularak kopulur gerçeklerden. Bu örnekte olduğu gibi! Irk Bitiğin fal kitabı olarak anılması bu nedenle; bu yetersizlik nedeniyledir. 


Sözcüğü seslemlerine ayırıyorum: 

  • *IR: Kalın R in yere yönelen kun, kon, kün, gün olarak bildiğimiz ısı ve erke kaynağı gün (eş) den gelen ışınlar olduğu açıklanmıştı. Bakınız, https://www.ankarahavadis.com.tr/gobeklitepe-gercegi-makale,12994.html, https://www.ankarahavadis.com.tr/turku-ve-turkceyi-bilmek-nedir-5-makale,12977.html ve diğer çalışmalarım. Ayrıca https://youtu.be/XMLmb7MLDTQ söyleşide R tamgamız açıklandı. 
  • *K. Bu yazaç ve ilgili tamgamız kalın ‘K’ diye bildiğimiz; ince ‘T’ tamgamızın yönü zıt olanı. İnce ‘T’ ayağımız ile ilgilidir. Tabanınızın altında kaya bulunur değil mi? AYAK><KAYA ilişkisi özetle. Kalın ‘K’ tamgası yukarı döndürülürse (180 derece) kalın R tamgamıza ulaşılır. Güneşin ışıkları yere yukarıdan ulaşır. 
  • Özetle IRK sözcüğündeki IR seslemi güneşin ışınımlarını, K ise bu ışınımların yönünü; kaya (yer) i simgelemektedir. Çalışmalarımda bu tamgalarımız bütün yönleriyle açıklanmaya çalışıldı. 

Yine aynı düşünüşle yorumladığımızda; K > Y dönüşümünü düşünüşe eklersek eski Türkçede ezgi, Türkü, şiir anlamına gelen ‘YIR’ sözcüğümüze ulaşılır. 


Bütün çalışmalarımda Türklüğün güneşle ilgili olduğunu yineler dururum. Türkçenin güneşin dili olduğu çok açıktır ve bu gerçek sürecin zorunlu ve doğal sonucudur! Türk ne kadar güneş ile bağlıysa ezgilerimiz de aynı durumdadır; ‘yır’ olur. Ürüdüğümüz güneşe yönelik ezgilerimiz Türkü olur. Kam davulu olarak bildiğimiz çalgılarımız ‘tür’ ya da ‘tüñir’ olur. 

IRK sözcüğü canlıların güneşe karşı konumlarını bildiren sözcüktür. Tekçe deri rengi ile anlaşılmaya çalışılması ya da önerilmesi sığlıktır ve bilinçli saptırmadır ayrıca. Türk, başta Asya ve Avrupa’da olmak üzere, yeryüzünün her köşesinde yaygın Türkçe sözcüklerin iyesi olduğunun kanıtları olan ırkın adıdır. Tañrı sözcüğünü kurgulayan aklın adıdır. 

BİTİG sözcüğümüz ise kayalara itilerek kazınan sözlerimiz olup betik > kitap (çalıntı) olur kısaca. G yine kısaca sözcüğün yünüdür! 


Irk Bitig özetle fal ile ilgi olmak bir yana dursun Türk ırkının, güneşin bilgisine bağlı olan töresinin, tüzesinin anlatıldığı yapıttır! Kazım Mirşan’ın bu yöndeki karşı çıkışı yerindedir. Irk Bitig’teki yazıların çözümlemeleri anlamsızdır ama bu görüşü kanımca doğrudur. 


3.Çalışmaların eleştirisi (yergi) 

  1. Çalışmalar değerlendirildiğinde dil bağlantısının ele alınmamış olması ya da sözcüğün dil açısından ele aldığım şekilde sorgulanmaması ölümcül eksiklik ve mantık yoksunluğudur görüşüme göre. 
  2. Çalışmaların tamamı bilimsel etiketlidir ama bilgi adına tek bir yeni görüş belirleyemedim ne yazık ki! 
  3. Konu yeterince ele alınmış. Ancak ne yazık ki başta Radloff gibi namlı araştırmacıların sözlerinin işlenmesi dışında değişiklik ya da katkı yoktur çalışmalarda. Görüşüm bu ne yazık ki. Aynı yanlışın kalıcı olması için yapılan değersiz çalışmalar yığını olarak değerlendiriyorum. 
  4. Çalışmalar gerçeklikten yoksun olduğu için topluma ulaştırılabilecek bilgi ya da savdan söz etmek olası değildir kanımca. 


4. Sonuçlar 


Çözüm bölümünde verilen açıklamalara göre bu çalışmadan şu sonuçların çıkarılması zorunludur görüşüme göre: 

Irk Bitiğin öneri ve öğüt yapıtı olduğu; Türklük bilgisi, töresi, tüzesi ile ilgili olduğu bilgisi çerçevesinde yapıt yeniden ele alınmalıdır. 

Irk Bitiğin Kuzey Çin’deki Budha mağaralarında bulunduğu bilgisine dayanarak yeni bir sav öne sürüyorum: 


“Çalışmaların tamamında yapıtın Mani inancı çevresinde yazıldığı ama bununla ilgili bilgilerin Irk Bitig’ te olmadığı belirtilmiş değil mi? Olmasını beklememek akılcıdır zaten. Çünkü Mani, Buda, Hinduizm, Jainizm gibi Hint dinleri “Swastika” denen kutsal ikon ile ilgilidir. Ancak, Türklerin güneş bilgisiyle ilgili R tamgamızın kavram yazı (ideogram) örneklerimizin çalınarak ve değiştirilerek ‘Swastika” denen kutsal ikona (!) dönüştürüldüğü kanısındayım.” 


“Hırsızlar eğer zorlanmazlarsa, “bu eşyaları şuralardan çaldım” derler mi? 


Bakınız, https://www.ankarahavadis.com.tr/turku-ve-turkceyi-bilmek-nedir-5-makale,12977.html 


“Bu bilgilere dayanarak; Irk Bitiğin bulunduğu Buda mağarası “hırsızın evidir”! ( umuyorum ki benzetme yerindedir) Hint dinlerinin Türklerin güneş bilgisinden 

çalıntı ve saptırma sonunda uydurulduğunun irdelenmesi gereklidir. Bu bilgimiz 20 000 (yirmi bin) yıllıktır.” 


*Bu konuda bir alıntıyla yetineceğim. Bakın neler denmiş? Swastikanın anlamı ile Irk Bitig teki iyidir-kötüdür sözlerinin benzerliği pek anlamlı değil mi? 


file:///C:/Users/user/Downloads/Ertan_Das_MEZAR_TASLARINDA_SVASTIKA_VE_C.pdf 


“Bir bütünün dört eşit parçaya bölünmesinden oluşan basit çapraz ya da daire, kare, üçgen gibi insanlığın ilk ortak kültürel sembolleri olarak kabul edilen işaretler pek çok uygarlığın, duygu, düşünce ve inançlarına ait izleri taşır. Bunlar, binlerce yıldan beri taş, ahşap, maden, kemik vb. malzeme üzerine kazınmış, insanoğlunun ilk imzaları biçiminde yorumlanabilir. Bu işaretlerden günümüzde yaygın olarak Gamalı Haç adıyla bilinen Swastika ve Çarkıfelek en sık rastlanan iki semboldür. Gamalı haç ismi Yunanca gama (Γ) harfine ve haç şekline (+) atfen verilmiştir. "İyi olmak, mutlu olmak ve sağlıklı olmak" gibi anlamları olan Swastika kelimesi Sanskritçedeki su (iyi) ve asti (olmak) kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur (Marilier, 1997, s.11). İçinde iki farklı dönme simetrisi taşıyan Swastika’nın saat yönünde dönüşü olumluyu, saatin ters yönünde dönüşü ise olumsuzu temsil eder. Genellikle Uzakdoğu kökenli olduğu kabul edilen Swastika, çarkıfelek gibi güneş sembollerinin Orta Asya üzerinden Ortadoğu ve Avrupa’ya ve hatta Güney Amerika’ya kadar yayıldığı söylenmektedir (Marillier, 1997, s.7). Bazı araştırmacılar özellikle Swastika motifinin, MÖ 2000’e tarihledikleri Troya’da bulunmuş terra-cotta diskler üzerinde de görüldüğünden söz etmektedir (Greg, *Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi. ertan.das@ege.edu.tr 200 1884, s.12) (Şek.3). 


Hatta, Southampton Solent Üniversitesi’nde konuyla ilgili yapılan bir araştırma, Ukrayna’da bulunan bir fildişi obje üzerine oyulmuş motiften yola çıkarak 15 bin yıl öncesine kadar giden, insanoğlunun en eski sembolü olduğunu ortaya koymaktadır (Anonim, 2016-2017, s.4). Dolayısıyla, bu motifin, yeryüzü üzerindeki kadim uygarlıkların en büyük Tanrı olarak taptıkları güneşin sembolü olarak geliştiği söylenebilir.” 


*Bu denenler için görüşüm kısaca: 

1- Ukrayna’da bulunan obje fildişi değil mamut kemiğidir sanırım! Bakınız, https://www.ankarahavadis.com.tr/turku-ve-turkceyi-bilmek-nedir-5-makale,12977.html çalışmamda ayrıntılı bilgiler var. 20 000 yıllık, mamut kemiği kuş biçiminde yontulmuş ve üzerine kalın R tamgamızın öncülü kavram yazı (ideogram) örneğimiz kazınmış! 


2- Yeniden algısı kıt öğretim üyeleri için vurgulayalım: Mamut yeri simgeler. Yerde yaşar. Kuş uçmayı yani göğü simgeler. Kalın R kavram yazısı ise güneşin ışınımını! Yer için K ya da T tamgamızı düşündüğümüzde üçü yine Tañrı sözcüğümüzü anlatmak için seçilmiş atalarımızca. Aynı bilgiyi Göbekli tepede de görüyoruz. 


Bakınız, https://www.ankarahavadis.com.tr/gobeklitepe-gercegi-makale,12994.html 


Türk ulusunun öğretim üyesi namlı Türklük bilimi araştırıcılarını ve çalışmalarını sorgulamaları zorunluluğu bu çalışmada bir kez daha açıkça görülmektedir kanımca. Çoğunlukla değersiz ve gerçeklerle ilgisiz olmaları olasıdır! 


R tamgalarımızın ve öncülleri kavram yazıların öğretim üyelerince araştırılmamış ve bilinememiş olması Türk ulusu için acınası bir durumdur. Bilgimizi yitirmişiz! Bu acınası durum için düşünülmesi gereken ilk sorumlular, Türklük bilimci (Türkolog) diye bilinen öğretim üyeleridir. Bu noktayı yinelememin ayrıca bir nedeni daha var:” Bu cinsten öğretim üyelerinin ezici çoğunluğu benim de aralarında bulunduğum özencilere (amatör araştırmacı) sizler akademi dışısınız, alternatif tıp gibisiniz, değersizsiniz, öldürmez ama belki güldürürsünüz; güldürürseniz ne alâ şeklinde yaklaşırlar”. Bu yığın nedeniyle adlarını bilemediğimiz onurlu ama sessiz öğretim üyeleri bu değerlendirmelerin dışındadır! Bu değersiz topluluk Türk sözcüğünü bile anlayamamış, ona akıl erdirememiş ne yazık ki! İçler acısı bir durum; acı gülmece ne yazık ki Türklük için! Sizce de öyle mi değerli okurlarım? İşte; bu değersiz bilgi taşımacılığı yapan yığın nedeniyle, Türkler ne yazık ki “üreyen ya da türeyen; atası öküz olanın (Oğuz Kağan) çocukları” olmaktan kurtulamadı henüz! 


*Bu gerçek bilgilere dayanarak, öğretim üyelerimizin bilgilerimizin aşırıldığını, değiştirildiğini; bunlardan dinlerin uydurulduğunu uluslararası alanda duyurmaları; bütün bunların ardındaki aklın atalarımız Türklerin olduğunu her türlü yazılı-sözlü etkinliklerle işlemeleri gereklidir. Türklük bilgimizi savunmaktan daha doğru ve doğal ne olabilir ki?” 

Çalışmamız sona erdi. 


Yeniden anımsayıp soralım: Kimler Türkçe ile düşün bilimi yapılamaz diyenler? Kim onlar bilmiyorum, ama kendi adıma çok kolay ve zevkli olduğunu söylemeliyim. Onların akıllarının Türkçeye ermediğini düşünüyorum. Ya da Türklükle, Türkçeyle sorunlarının olduğunu; aralarının iyi olmadığını da! 

Düşünmek ve bilim en iyi Türkçeyle olanaklıdır. Türkçe olmayan bütün sözcükler Türklük için virüs gibidir. Yalansız dildir Türkçe, olmayan görüngülere ad takmaz, doğaldır, açık kaynak dilidir. 


Biliyorum ki, dilin kökeni ve çok sayıda mitler Türkçenin yardımıyla anlaşılıp bilinir olacak. Bunları anlamak ve bilmek isteyenler önce Türkçeyi öğrenmeli! Bu konuda kuşkum yok. Özenci olmak olağanüstü güzel, düşünürken sınırsızca özgürsünüz, eğer kendinizde (buna) engel yoksa! 


Yaşasın ana ve ata dilimiz, Güneşin dili Türkçe! Türklükle, sevgiyle, aydınlıkla kalın. O ya da Gün (eş) ısıtsın ve aydınlatsın hepimizi! 

Not: Yukarıdaki yazının telif hakkı T. C. 5836 Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre yazarındır. Tümüyle alıntılanamaz, Bir bölümünden alıntı yapılacaksa kaynak gösterilmesi zorunludur. 


Temmuz 2021, Muhsin DURLU 


Not: Bu yazı Muhsin Durlu tarafından yazılmış ve Temmuz 2021 tarihinde Ankara Havadis'te yayınlanmıştır. Yazı yazarın izniliyle sitemizde yayınlanmıştır. 

Yorumlar