Eski Türk Toplumlarında Kadının Önemi




19 Ekim 2022

Eski Türk Toplumlarında Kadının Önemi

Eski Türk mitolojisinde kadın, gayet yüksek bir mevkide tasvir edilmektedir. Yaradılış Destanı'na göre kadın kâinatın yaratılışına sebep olan ilham kaynağı olarak görülmüştür. Göktürklerde ve İskitler’de kağanın karısı hatun devlet işlerinde kocasıyla birlikte söz sahibiydi.

Emirnameler yalnızca Kağan namına değil kağan ve hatun namına da ortaklaşa imza edilmekteydi. Orta Asya Türk devletlerinin hepsinde (İskitler, Hunlar, Göktürkler, Uygurlar) kadın önemli hak ve yetkilere sahip bulunmaktaydı. Örneğin İskitler'de, her kadının İskit erkekleri gibi savaşçı ve asker olarak yetiştirilmesi geleneği vardı. Bundan dolayıdır ki İskitli göçebe kadınlar her savaşta erkekleriyle birlikte çarpışıyorlardı.

Türk devletlerinde Türk kadınları bu tür faaliyetleri büyük bir vakar ve haysiyetle yürütmüşlerdir. Hatta bu türlü faaliyetlerde öylesine büyük yetkilerle hareket etmişlerdir ki Büyük Hun İmparatorluğu adına Çin ile ilk barış antlaşmasını Mete'nin hatunu imzalamıştır.

Orhun Kitabelerinde devlet işlerini bilen Katunlardan (hatun) söz edilir. Kağanın hanımı olan Hatun da tıpkı Kağan gibi töre ile bu makama oturmaktaydı ve kağan ile birlikte ülkeyi yönetmekteydi. Orhun Kitabelerinde yer yer “Hakan ve Hatunun Buyruğu” sözü ile başlayan ifadeler yer almaktadır. Bu sözler İslam öncesi Türk devletlerinde kadının yönetimde söz sahibi olduğunu göstermektedir.

Kutluk Devleti'nin yöneticileri olan Bilge Kağan ve Kültigin adına dikilen abidelerde hatunun halktan farklı olduğu şu şekilde ifade edilmektedir: “Yukarıda Türk Tanrısı, Türk’ün kutlu ülkesini öyle tanzim etmiş. Türk milleti yok olmasın, millet olsun diye babam İlteriş Kağan ve annem İlbilge Hatunu (Tanrı) halk içerisinden çekip yukarı çıkarmış.” Bu ifadeler Orta Asya Türklerinde kadının siyasi ve toplumsal bakımdan konumunun göstergesidir.

Kadınlar arasında zaman zaman devlet siyasetine yön verenler de olmuştur. Örneğin; Sabarların (Sibir) kağanı Balak Han ölünce yerine eşi Boarık Hatun geçmiştir. Boarık Hatun 100.000 kişilik Sabar ordusunu yönetmekteydi ve Bizans imparatoru I. Jüstinianus'u dize getirdiği bilinmektedir.

Konu ile ilgili bir başka örnek ise II. Göktürk Kağanlarından Bilge Kağan ölünce yerine tahta çıkan oğulları devleti iyi idare edemeyince Tonyukuk ‘un kızı olan annesi Po-Fu devlet işlerine müdahale etmeye başlamıştır.

Ayrıca Türk kültüründe destan kahramanları iyi ata binen, iyi kılıç kullanan, iyi savaşan kadınlarla evlenmek istemektedir. Nitekim Dede Korkut hikâyelerinden olan Bamsı Beyrek hikâyesinde yer alan "Banu Çiçek" bunun en güzel örneklerden biridir. Bir başka örnek ise Selcen Hatun'dur. Selcen Hatun düşmanların gece kocasına baskın yapmasından korkmaktadır. Kocasını uyarır, savaş başlar. Mücadele esnasında kocasının atı yaralanır. Savaşa hazır bir şekilde kenarda bekleyen Selcen Hatun atını düşmanların üzerine sürer ve düşmanları kılıçtan geçirmeye başlar.

Yine Manas Destanında ise kahraman Manasa zehir verilerek atıldığı çukurdan kurtaran eşi Kanikey Hatun ile oğlu Uruz’u kurtarmak için düşman ile savaşan Kazan Bey’in karısı Burla Hatun kadın kahramanlardan bir kaçıdır.

Yine bir Hazar prensesi olan Çiçek, gelin olarak Bizans sarayına gittiğinde giydiği elbise saray ve çevresinde moda haline gelmiştir. Fakat daha da önemlisi şudur: İmparator II. Justinianus ve V. Kostantinos, Hazar prensesleri ile evlenmişlerdir.

Ünlü İtalyan gezgini Marco Polo, bir seyahatname klasiği olan ‘İl Millione’ adlı yapıtında, Türk kadınlarının ‘ahlaki temizliğini’ över ve onların “tüm dünyanın en temiz ve ahlaklı” kadınları olduğunu söyler.

Tedirgin etme (taciz), kadına saldırganlık (tecavüz) evlilik dışı ilişki (zina) gibi cinsel suçlar eski Türk toplumunda yok denecek kadar azdır. Kadına saldırının Türk hukukundaki cezası ölümdür. Tecavüze uğrayan kadın toplumdan dışlanmaz, ona sahip çıkılır. Evlilik dışı çocuğu olursa kadın ulu bir kayın ağacıyla evlendirilir (kayınbaba, kaynana, sözcükleri buradan gelir), çocuk bu yolla meşrulaştırılır. Günümüzde töre cinayeti adı verilen olayların, Türk töresiyle bir ilgisi yoktur. Basında sıkça kullanılan bu tanım, Türk geleneklerini yıpratma amacını taşımaktadır. Eski Türklerde, tecavüze uğrayan kadına sahip çıkılırken; namusunu korumayan kadın hoş görülmez. Eski Türk inancına göre, Doğum Tanrısı (Ayzıt), “ne denli yalvarırlarsa yalvarsınlar, namusunu korumamış kadınların yardımına” gelmez.

10.Yüzyılın ünlü coğrafyacısı al-Balhi, kitâb al-bad va’l-tarih adlı yapıtında; Türkler’de kadının erkeğe eşit olduğun, toplumsal yaşamın her alanında varlığını sürdürdüğü ve beğendiği erkeğe ‘evlenme teklif edecek kadar’ özgür olduğunu yazar. 12.Yüzyıl tarihçilerinden İbn Cübeyr, ‘Türk ülkelerinde kadına gösterilen saygıyı, başka hiçbir yerde’ görmediğini söyler.

14.Yüzyılın ünlü Arap gezgini İbn Battuta, ünlü ‘Seyahatname’ sinde, Orta Asya kadınından övgüyle söz ederken onların peçe, çarşaf diye bir şey tanımadığını erkeklerle birlikte dolaştıklarını, gerektiğinde ‘komutan olacak kadar’ iyi savaştıklarını söyler.

İşte Türk Milleti, Türk kadını, Türk kültürü ve Türk Töresi budur. Doğa eşit şartlarda oluşturur, yaşatır ve öldürür, insan cinsiyet ayırımı yapmaz. Sahtekâr, dalavereci sakallının bu ayrımı yapması yanlıştır. 700-1100 yılları arası İslam’a geçirilen Türk Milleti kişi adlarını bile değiştirmiş, kadına olan saygısını kısmen yitirmiştir.

İslam’a dayalı kurallarla yönetilen Osmanlı, bu kurallar gereği kadını hor görmüştür. İslam’ın oluşturucusu Arap kültürü kız çocukları diri, diri toprağa gömmüştür. Osmanlı kendine Türk dememiş, insanına Arap din ve kültürünü dayatmış, batıya özenmiş, matematik ve fen bilimlerini sayısı çok az olan medreselerde yasaklatmış, Türk insanını ikinci sınıf görmüş, dini kurallarla yönetilen Osmanlı dünya sanayisinin gelişimine ayak uyduramayarak batmıştır.  Türkiye Cumhuriyeti’nde ise 1938 Atatürk sonrası, yapılan yenilikler Osmanlının batışı yok sayılarak, Osmanlı düzenine dönmek amaçlanmıştır. Sn. Cengiz Özakıncı “TÜRKİYE’NİN SİYASİ İNTİHARI YENİ- OSMANLI TUZAĞI” kitabında bu koyu ayrıntılarıyla anlatmıştır.

Yazar: Metin Cansız alıntı üzerinde düzenleme ve ekleme yapmıştır.  

Yorumlar