Yaradan, bir daha bize o işgal yıllarını yaşatmasın: Eskişehir'in işgali (19 Temmuz 1921)

Yaradan, bir daha bize o işgal yıllarını yaşatmasın.

Eskişehir'in bundan tam 102 yıl önce 19 Temmuz 1921 yılında Yunan Ordusu tarafından İşgal edildiği gündür. Rahmetli Suzan Albek Hocanın anlattığı gibi Yunan Ordusu Elini kolunu sallayarak şehre girmiştir. Eskişehir feda edilmiştir. Eskişehir Vatanın bekası için kendisini feda eden bir şehirdir, gazi bir şehirdir. Lider zor anda işin çıkmaza girdiği zaman doğru kararı veren kişidir.Gazi Mustafa Kemal Paşa Eskişehir'i düşmana teslim etmekle, kurtuluşun o büyük hamlesini yapmıştır.

Nutuk'da , Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu olayı şöyle anlatır 

18 Temmuz 1921 tarihinde, İsmet Paşa'nın Eskişehir'in güneybatısında, Karacahisar'da bulunan karargâhına giderek, durumu yakından inceledikten sonra, İsmet Paşa'ya genel olarak şu direktifi vermiştim: Orduyu, Eskişehir'in kuzey ve güneyinde topladıktan sonra, düşman ordusuyla aramızda büyük bir açıklık bırakmak gerekir ki, orduyu derleyip toparlamak ve güçlendirmek mümkün olabilsin. Bunun için Sakarya'nın doğusuna kadar çekilmek yerindedir. Yunanlılar hiç durmadan takip ederse, hareket üssünden uzaklaşacak ve yeniden menzil hatları kurmaya mecbur olacak; herhalde beklemediği birçok güçlüklerle karşılaşacak; buna karşılık bizim ordumuz toplu bulunacak ve daha elverişli şartlara sahip olacaktır. Bu şekildeki çekilişimizin en büyük sakıncası, Eskişehir gibi önemli yerlerimizi ve birçok topraklarımızı Yunan’a bırakmaktan dolayı kamuoyunda doğabilecek manevî sarsıntıdır. Fakat kısa zamanda elde edebileceğimiz başarılı sonuçlarla, bu sakıncalar kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Askerliğin gereğini kararsızlığa düşmeden uygulayalım. Başka türden sakıncalara karşı koyabiliriz.

Prof.Dr. Ali Sarıkoyuncu, Milli Mücadelede Eskişehir adlı eserinde 

Türk Ordusu, 18 Temmuz 1921 günü de Eskişehir’e doğru geri çekilmesine devam etti. Bazı küçük aksaklıklar ve düzensizlikler olsa da genel olarak gruplar düzenli bir şekilde çekilmelerini sürdürdüler. Karacahisar’da bulunan Garp Cephesi Karargâhı, Eskişehir’in doğusuna taşındı. 19 Temmuz 1921 günü Eskişehir boşaltıldı. Önce kentteki mahalli hükümet ve birlikler ayrıldılar. Eskişehir telgrafhanesinde Yunan askerleri kente yaklaşıncaya kadar bir subay ve bir telgrafçı bırakılarak haberleşmeyi sağlaması ve bunlar için muhafız verilmesi, diğer yandan Eskişehir-Ağapınar arasındaki demiryolunu ve Porsuk üzerindeki büyük demiryolu köprüsünü istihkâm askerleri tarafından Eskişehir’den çıkacak son trenden sonra tahrip etmesi istendi. Saat 17.00’ye kadar kent en son telgrafçıların ayrılmasıyla düzensiz bir şekilde boşaltıldı. Bu çekiliş birlikler üzerinde moral çöküntüsü yarattı. Akşamüzeri saat 20.00’de Yunan birlikleri Kente girdiler.

HALİDE EDİP (Adıvar) HANIM’IN ÜZÜNTÜSÜ

Halide Edip Adıvar, Türkün Ateşle İmtihanı adlı eserinde; Eskişehir’e dönerken artık çekilme başlamıştı. O an duyduğum teessürü ve savaşa karşı nefreti hiç unutmayacağım. Fakat biz savaşmaya mecburduk. Çünkü düşmanlar evlerimize kadar gelmiş, savaş istesek de istemesek de yurdumuzu yakıp yıkacaklardı. Niçin? Çünkü bir veya birkaç siyaset adamı Yakındoğu’nun haritasını değiştirmek hevesine düşmüşlerdi. Fakat onlar da bunun neye mal olacağını görüyorlardı. Gerçi henüz zafere kavuşmamışlardı, işin sonu da gelmiş değildi. Eskişehir sokaklarında hayat kaynaşıyordu. Askerlerden başka öküz arabaları eşyalarla dolu, üzerlerinde, gözleri korku içinde oturtulmuş çocuklar. Kadınlar öküzleri çekiyorlar. Bir insan seli akıp gidiyordu.

KOLORDU KOMUTANI PRENS ANDREA’NIN ÖNGÖRÜSÜ

Türk Ordusu’nun geri çekilmesi, bizim taarruzumuzun boşa gittiği anlamına gelmez. Fakat bundan dolayı savaşın uzaması tehlikesi baş göstermiştir. Çünkü Türkler, bizim üstün kuvvetlerimiz karşısında kendileri için yapılması gereken tek doğru hareketi yapmışlardır. Geri çekiliyorlardı. Anadolu’nun pek geniş bulunması, çekilerek Türklere daha uygun bir zamanda ve kendileri için daha elverişli bir arazi üzerinde gelecek bir harekât için hazırlıklı bulunmak imkânını veriyordu. Türkler bunun için kuvvetlerini bozulmamış bir durumda elde tutmaya çalışıyorlardı. Bize gelince, Türkleri savaşmayı kabul etmeye zorlamakla, kendimizi onlar çekilirken takip etmek zorunda olduğumuzu hissediyorduk. Böylece misafirliğimiz istemeyen bir memlekette derinliğine doğru ilerliyor ve ikmal üslerimizden durmadan uzaklaşıyorduk. Doğaldır ki askerlerimiz kaçınılmaz bir yorgunluğa ve silah, cephane, araç-gereçlerimiz aynı şekilde bir aşınmaya uğruyordu. Türk Genelkurmayı, ordumuzun oluşturduğu yarım dairenin iki ucunun Kütahya’da birleşeceğini anlayarak, Türk Ordusu’nu Eskişehir’e doğru geri çekti. Çekilme tam bir düzen içinde oluyor ve birliklerin büyük bir kısmı çemberden kurtuluyordu. Türklerin bir miktar asker, üç yahut dört top ve bir miktar makineli tüfek kaybına uğramaları, bizim umduğumuz büyük bozgunun gerçekleşemediğini gösteriyordu. 

Sabahattin Selek, Milli Mücadele, c.2, s.1104-1105, Örgün Yayınevi, İstanbul, 2002

Bu yazı Facebook'tan Alıntıdır.

Yorumlar