İstanbul'un Fethi ve Kutlamaları Hakkında Yanlış Bilinenler




İstanbul'un Fethi Hakkında Yanlış Bilinenler

İstanbul'un fethi hakkında yanlış bilgilerin olduğu biliniyor. Prof. İlber Ortaylı, "1453 kuşatması için (ki 53 gün sürdü), tarihçiler halen yanlış bilgiler veriyor diyor. Prof. İlber Ortaylı'nın Hürriyet gazetesindeki yazısından yola çıkarak İstanbul fethi hakkında yanlış bilinenleri sizin için derledik. 

1-Fatih'in ordusu 200 bin kişi değildi


İlber Ortaylı 
"15’inci yüzyılda hiçbir ordu 200 bin kişiden oluşamazdı" diyor. 200 bin kişilik bir kuşatma ordusundan bahsediliyor. Haliç’in güney kıyısındaki Ayvansaray’la Marmara kıyısındaki Yedikule surları arasındaki mesafeyi göz önüne getiriniz. Bu alana 200 bin askeri, süvarileri ve atlarını, ağır topları çeken mandaları, donanımlarını yerleştiriniz. Akla gelecek ilk olumsuzluk günlük tuvalet ihtiyacından doğacak kolera gibi hastalıklardır. 15’inci yüzyılda hiçbir ordu 200 bin kişiden oluşamazdı." diyor. Bunları bir mekânda tutacak ne iaşe, ne sağlık, ne barınım hizmeti mümkündü. 

2-Gemiler karadan yürütüldüğü doğru bunun efsane olduğunu söyleyenler yalan söylüyor


Ortaylı, gemilerin karadan çekilip Haliç’e indirilmediği, bunun efsane olduğu iddalarının ise en gülünç söylem olduğunu dile getiriyor. Ortaylı, "Akıllarınca tabuları yıkan bazı amatörler bu konularda Steven Runciman ve Gustave Schlumberger gibi Avrupalı tarihçilerin, Kritovulos gibi muasır kaynakların raporlarını incelememişlerdir. Şüphesiz ki karadan yürütülen gemiler 16’ncı asrın İngiliz kalyonları veya Hollandalıların ‘koca karınlı’ dedikleri okyanus gemileri değildir. Bildiğimiz çektirme gemilerdir. Zincirin ötesine geçerek zayıf Haliç surlarını zorlamayı deneyen askerlerle doluydular. Bu ameliyeye çok lüzum kalmadı. Şehir kara surları tarafından fethedildi." diyor.

3-Fetihten sonra yağmaya üç günden fazla izin verilmedi



Ortaylı, şehir boştu diyor. İstanbul 1204 Haçlı yağmasından beri kendine gelememişti. Şehirde ‘yağma’ hadisesine üç günden fazla izin verilmedi. Çünkü gözde başkentte gözde binalar vardı. İstanbul nüfusunun fetihten hemen sonraki durumunu ele alan ve inceleyen tarihçiler Ekrem Hakkı Ayverdi ama esasen merhum hocamız Halil İnalcık’tır. Bununla birlikte son Bizans İstanbul’u ve Türk hâkimiyetinin ilk 30 yılı büyük ölçüde Avrupa’daki, bilhassa İtalya’daki arşivlerden etraflıca incelenmek zorundadır; çok şey bilmiyoruz.

4-Bizans ordusunun İstanbul'u kadın ve çocuklardan savunduğu yalan



15’inci yüzyılda hiçbir ordu 200 bin kişiden oluşamazdı.Şehri kadın ve çocukların savunduğunu söyleyen hayalperestler de var. İstanbul surları kadın ve çocuklarla savunulabilecek bir yapıya sahip değil. İkinci Roma İmparatorluğu’nun son demlerindeki savunmacı asker sayısı birkaç bin de değildi, tabii ki fazlaydı. Nihayet yardımcı kuvvetler de vardı. Cenova bunların başında geliyor. Fetihteki savunmaları dolayısıyla Fatih Sultan Mehmet, fetihten sonra Galata’yı onların mutlak hâkimiyetinden aldı.

5-Osmanlı donanması güçlü değildi


İstanbul kuşatması sırasında Türklerin donanmasının henüz bir Akdeniz devletine yakışmayacak durumda olduğu görülüyor. Nitekim Fatih tarafından Ege adaları alındığı halde Rodos’un uzun boylu kuşatılıp alınamaması da bunu gösterir. 16’ncı asırda durum değişecektir. İstanbul kuşatması Rönesans’ın ilk güçlü ateşli silahlar ordusunun ve onun genç dâhi komutanının işidir. Bu tarihi olay bizdeki sağ ve sol görüşlerin dışında bazı ciddi yazarlarca da ele alınmıştır. Onların okunmasını tavsiye ederiz.

6-İstanbul'un Fethinin kutlanması NATO'ya üye olmamızla kutlanmamaya başlandı



Bugün de birtakım çevreler ‘Fetih niye kutlanıyor’ diye konuşuyorlar. İstanbul’un fethinin kutlanması uzun zamandır tartışma konusu oldu. Kavga 1951-1952’den itibaren, muhafazakârların başta desteklediği hükümetin ve onun dışişleri bakanının karşısında yer alan grup tarafından başlatıldı. İkinci Dünya Savaşı’nın sonuçları arasında bizce en önemlisi Türkiye ile Yunanistan’ın yakınlaşmasıydı. Hatta Bulgaristan’ın, Arnavutluk’un, Yugoslavya’nın komünist bloka dahil olduğu ilk yıllarda, Yunanistan Başbakanı Panayis Çaldaris bir Türk-Yunan konfederasyonundan bahsediyordu. Türkiye ile Yunanistan NATO’ya birlikte girdi. Bu yakınlığın sonucunda, Yunan Kralı Paul ve Kraliçe Frederica’nın geldiği tarihte Demokrat Parti hükümeti, İstanbul’un fethi törenlerini tasarlananın altında bir düzeye indirdi.

Dönemin gazetesinde Ahmet Emin Yalman dönemin başbakanı Adnan Menderes ve cumhurbaşkanı Celal Bayar'ı eleştiriyor. Resimde Adnan Menderes'in Londra'daki bir resmi bulunuyor.

1939 yılında dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün talimatıyla İstanbul'un fethinin 500'ncü yılı kutlama hazırlıklarına başlandı. İnönü kutlamalar için Fetih Cemiyeti adlı bir dernek kurdu. 1950'de seçilen Demokrat Parti ise NATO'ya üye olma sürecinde kutlamaların sönük geçmesini Yunanistan ile sorun yaratmasını istediği için katılmadı. Dönemin başbakanı Adnan Menderes 500'nci fetih kutlamaları yerine İstanbul'u işgal eden İngilizlerin kraliçesi II. Elizabeth'in taç giyme töreni için Londra'ya gitti. Dönemin Cumhurbaşkanı ise İzmir'deki NATO karargahına giderek sadece kutlamaya bir mesaj gönderdi.

Fetih kutlaması için canla başla çalışanlar neredeyse istiskale uğradı. Tören programları kısıldı. Bunların çok önemli olduğu söylenemez. Ama daha şarkvari bir davranış gösterildi: Fetih yıldönümü vesilesiyle hazırlanan onlarca çalışmanın hükümetçe desteklenmesi ve basılmasından vazgeçildi. Oysa sonradan Fetih Cemiyeti ve muhtelif vakıflar tarafından basılan bu çalışmaların halen yurtta ve dış dünyada başvurulan eserler olduğunu söylersek etkinin de, tepkinin de, tedbirin de ne kadar ham olduğu anlaşılır.

7-Gösteri mühendisliği bir Sovyetler'den mirası


Ortaylı, dünyaya toplumsal törenleri öğreten Sovyetler Birliği’nde zamanla ‘gösteri mühendisliği’ diye bir eğitim ve meslek ortaya çıktı diyor. Gösteri mühendislerinin eski Sovyetler Birliği’nden gelen birkaç mensubu en başta Azerbaycanlı Türkler bizde de bu gibi törenleri yaptılar.

Gösterileri tenkit edenlerin bazıları Panorama Müzesi’ni de tenkit ediyorlar. Yalnız dikkat edelim müzenin düzenlenişi üzerine ciddi bilgi sahibi olmadıkları açık. Hatta bazıları Panorama 1453 Müzesi gibi müzelerin Sovyetler’in geliştirdiği bir dal olduğunu bilmiyorlar ve bu konuda zaten ciddi bilgileri yok. Şunu söyleyelim 1453 yılı, dünya tarihi için mühim bir olaydır. Hem kutlanması hem de müzeler ve kütüphanelerle incelenip öğretilmesi olumludur. Tenkit edilecek şey bilgisizlik ve yanlışlıktır.

Konuyla İlgili Diğer Yazılar


Kaynaklar
  1. https://t24.com.tr/haber/prof-ilber-ortayli-fatihin-ordusu-200-bin-kisi-degildi-yagmaya-uc-gunden-fazla-izin-verilmedi,406232
  2. https://abcgazetesi.com/abc-kritik-istanbulun-fetih-kutlamalari-abdulhamit-kutlamadi-menderes-500-yil-kutlamalari-390598


Yorumlar